29 Mart 2009 Pazar

Doktor Tarık film hazırlığında

Doktor Tarık film hazırlığında

Samanyolu'nda perşembe günleri yayınlanan 'Tek Türkiye'nin Doktor Tarık'ı Ozan Çobanoğlu, medyada çıkan ve tartışma konusu olan "Kahramanlık Tarık'a yakışıyor, Polat'a değil" sözüne açıklık getirdi.
'Tek Türkiye' ve tiyatrodaki görevlerinin dışında sinemayla da ilgilenen Çobanoğlu, "Kısmet olursa yaza bir sinema projem var. Benim yazdığım bir senaryo. Tek Türkiye'nin eski ve yeni kadrosundan oyuncular olacak. Ancak, tamamıyla bağımsız, uzun zamandır üzerinde durduğum bir hikâye." diyor.




Çobanoğlu, Necati Şaşmaz için söylediği "Türkiye'nin en iyi oyuncularından değil, ama çaba gösteren, emek veren biri; benim ve birçok genç oyuncu gibi. Daha çok öğreneceğimiz şey, daha çok gidecek yolumuz var." sözlerinin de arkasında olduğunu söyledi. Ne magazinle ne de sansasyonel haberlerle ilgisinin olmadığının da altını çizen Çobanoğlu, şöyle konuştu: "İdealleri olan, kendimi, aklımı sürekli zinde tutan üretmeyi seven, biriyim. Altyapısı olan, kısa yoldan buralara gelmeyen, hep kendisini öğrenmeye ve bildiklerini anlatmaya çalışan, günün birinde oyunculuğunu tüm dünya arenasında göstermek isteyen bir oyuncuyum."

'Tek Türkiye' ve tiyatrodaki görevlerinin dışında sinemayla da ilgilenen Çobanoğlu, "Kısmet olursa yaza bir sinema projem var. Benim yazdığım bir senaryo. Tek Türkiye'nin eski ve yeni kadrosundan oyuncular olacak. Ancak, tamamıyla bağımsız, uzun zamandır üzerinde durduğum bir hikâye." diyor.


Dizide bu hafta

neler olacak?



Çelik Berksoy'un yönettiği, Ozan Çobanoğlu, Sabri Özmener ve Murat Çobangil'in rol aldığı Tek Türkiye'de bu hafta, örgüt Çetin'in elinden kurtulan Yavuz'un peşine düşmüştür. Tarık çeşitli kişilerle görüşerek yardım bulmaya çalışırken bambaşka bir örgütlenmenin kurulduğundan habersizdir. Botan ve Şivan, Yavuz'u öldürmek için köye baskın yaparlar. Şehmuz bu baskında tarafını belli ederek teröristlerden yana olur. Samanyolu / 19.40

Güllerin Efendisine 100 Milyon Salavat-ı Şerife

Güllerin Efendisine 100 Milyon Salavat-ı Şerife

20 Nisan 2009 Günü akşamına kadar 100 Milyon Salavat-ı şerife okumayı ve okutturmayı planlayan site yönetimi, "Şuana kadar 35 milyon adet okumuş durumda. 20 Nisan'a kadar geriye kalan 65 Miyon adette eriyecektir inşeallah" açıklamasında bulundular.

Bunula birlikte;
Yine yaklaştık kutlu mevsime... O kutlu Efendi'nin (SAV) teşrifini kutlayacağımız zaman dilimine... Nesirlerimizde O'nu (SAV) anlatalım... Şiirlerimizdeki "Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım" kahramanı O (SAV) olsun... Sanat ve teknoloji ile Efendimizi anlatalım... Samanyolu Fanları olarakta Güllerin Efendisi (SAV) tekrar gönüllere ve dimağlara sunalım...




15 Mart 2009 Pazar günü başlayacak olan dört kategorideki yarışmalarımız, 15 Nisan 2009 Çarşamba akşam sona erecektir. Seçici kurullar eserleri değerlendirdikten sonra derece girenler 20 Nisan günü açıklanacaktır.



Yarışma Kategorileri;
-Güllerin Efendisine Mektup Yarışması
-Güllerin Efendisine Şiir Yarışması
-Güllerin Efendisine Banner Çalışması Yarışması
-Güllerin Efendisine Multi Medya Çalışması Yarışması
-Power Point, -Video

Eserlerinizi en geç 15 Nisan 2009 Çarşamba gününe kadar yonetim@samanyolufanlari.com adresine gönderebilirsiniz...

Dereceye giren çeşitli hediyeler verilecektir... Ayrıntılı bilgi için
http://www.samanyolufanlari.com/forum/viewforum.php?f=107

28 Mart 2009 Cumartesi

Doğruluk ekseni 25.Bölüm

Kasabanın yeni gelini...

Doğruluk Ekseni'nde kasabaya yeni bir gelin geliyor. Aliye, şahit olduklarından sonra Fikret'e boşanma davası açmıştır. Işıl kasabayı terk etmek istese de Fikret onu bırakmamaya kararlıdır...
Bu arada Sıdıka, gelini Aliye'ye eve dönmesi için yalvarmaktadır. Aliye Fikret'i affedemeyeceğini söyler...
Oğuz ise Sırma'yı affedememektedir. Sırma'nın yaptığı uygunsuz tavrı sindirememektedir. Sırma ise olanlardan hala Sinem'i suçlu görmektedir. Fakat Sinem çok zor durumdadır. Firdevs ölmüştür ve hapse girmesi gerekmektedir. Bu durumdan kurtulmak isteyen Sinem başına olmadık işler açarken, Fikret bir karar verir ve ailesine yeni gelinlerini getirir. Aliye ise o sırada eve geri dönmeye karar vermiştir

21 Mart 2009 Cumartesi

Doğruluk Ekseni 24. Bölüm Özeti






Olanlardan Sinem’in suçsuzluğunu ispat edebilmesi için Firdevs’in yaşaması gerekmektedir.
Oğuz, Firdevs’in hayatını kurtarmak için elinden geleni yaparken
Oğuz’dan bir cevap alamayan Sırma, Uğur tarafından rahatsız edilir.
Sırma yaptıklarına pişmandır ama geri adım da atmaz.
Bu arada Fikret, eski günlerine dönmek üzeredir. Işıl’la sık sık görüşmeye başlar.
Aliye ise Fikret’e müjdeli bir haber verir.
Artık her şey çözülmesi zor bir düğüme dönüşmektedir.






Mehmet alp sunaoğlu ''Uğur''

21. Bölümde dizimize yeni katılan oyuncu Mehmet Alp sunaoğlu-Uğur karakteri :














Kasabaya Yardıma gelen yolunu şaşırmış bir yabancı mı yoksa Adalıların kayıp bir yakını mı? bu eleman ne iş?diziye yeni bir soluk mu katacak yoksa Doğan kötüsünün, kötülük saltanatıını mı devam ettirecek.. diyorum ya, şu an hepsi bir sır.. Yarını bekleyeceğiz galiba? değil mi?Senarist ve yapım ekibi benimle bu konuyu paylaşmadığı için : SIR


Sırmayı niçin şaşırtmaya çalışıyor? Bu karakter hakkında ne düşünyorsunuz..?
Uğur karakteri eksene uğursuzluk mu getirecek?

hepsi çok yakında Doğruluk ekseninde..






Kelebek Filmi Uçmaya hazır

Geri sayım başladı !
11 Eylül terör saldırılarını konu alan Kelebek, seyirciyle buluşmak için geri sayıma girdi.Yönetmen Cihan Taşkın’ın ilk sinema filmi çalışması Kelebek 1 Mayıs’ta beyazperdede sinemaseverlerle buluşmayı hedefliyor. Çekimleri İstanbul, Afganistan ve Güneydoğu’nun çeşitli illerinde gerçekleştirilen film son zamanların en çok konuşulacak filmlerinden biri olmaya aday.Caner Cindoruk, Deniz Bolışık, Volga Sorgu, Serhat Yiğit, Amerikalı oyuncu Meredith Orolow’un yanı sıra Karayip Korsanları, Cennetin Krallığı gibi dev Hollywood prodüksiyonlarından ve son olarak Kurtlar Vadisi Irak filmlerinden hatırladığımız Ghassan Massoud’un başrollerini paylaştığı film’in vizyon tarihi 1 Mayıs.
Filmin görsel dilinin oluşturulabilmesi için senaryonun amaca hizmet eden dokuz sayfası seçildi ve tamamen farklı oyuncularla, muadil mekanlarda çekimler yapılıp montajlandı. Elde edilen demo üzerinde bir hafta boyunca çalışıldıktan sonra tek karesi kullanılmadan imha edildi. Yaklaşık bir ay boyunca senaryoya uygun bir cam atölyesi arandı. Aramalar sonuç vermeyince 17 kişilik bir ekip tarafından 13 gün gece gündüz çalışılarak Kuzguncuk'ta boş bir arsaya inşa edildi, dekorasyonu için toplanan malzemeler 10 dan fazla yerden getirildi. Ekip burada iki gün çekim yaptı.Filmde El Kaide terör örgütünün kampı olarak görünmesi gereken Bazda Mağaraları 20 kişilik teknik ekibin 10 gün çalışmasıyla kamp haline getirildi. 10 günlük hazırlık ve 13 gün süren çekimlerde tüm ekip çöl ikliminin ne olduğunu; gündüz 40 derece gece ise 0’a yakın sıcaklıklarda gördü. Projede Afganistan, Türkiye ve ABD çekimleri için 900 civarı figüran kullanıldı. 700 kişilik kostümlerin bir kısmı özel olarak Afganistan'dan geldi ve tüm kostümler atmosferin gereklerine göre eskitilme aşamasından geçtikten sonra oyuncularla buluştu.Çekimler için İstanbul, Afganistan ve Güneydoğu'nun çeşitli yerlerinde setler kuruldu, bazı mekanlar sıfırdan inşa edilmek zorunda kalındı. ABD sahneleri için İstanbul'un farklı semtlerinde özel green box setler kuruldu.Gerek çekimlerden önce gerek çekimler sırasında ABD, Meksika, Afganistan, Suriye, Azerbeycan, İstanbul, Şanlıurfa, İzmir, Adana, Gaziantep arasında hava ve kara yolculuğu yapılarak 600.000 km'den fazla yol katedildi. Filmin müzikleri için; Emmy, Grammy ve Oskar başta olmak üzere pek çok saygın ödül almış eserlerin üreticisi Brian Keane' e ait Newyork' taki Brian Keane Music Stüdyolarıyla anlaşıldı.Ayrıca Ömer Faruk Tekbilek ile anlaşma sağlandı. Üç ay içerisinde ekip 42 iş günü çalıştı.Filmin görüntü yönetmenliğini NFA (New York Film Academy) Öğretim görevlisi Demien Barba üstlendi.11 Eylül terör saldırıları sonrası doğu ve batı arasında hızla tırmanan gerilime Mevlana öğretisiyle çözüm arayan film kimsenin söyleyemediğini söyleyecek. Hiçbir taraf tutmayan film tartışmaları da beraberinde getirecek. Yönetmen Cihan Taşkın “Şu noktada mütevazılık yaparsam, ekibe haksızlık etmiş olurum: Bence Kelebek, bugüne kadar alıştığımız yerli film standartlarının üstünde bir iş oldu diyebilirim. Hikaye Türkiye’den yola çıkıyor ama dünyanın her tarafında ilgiyle izlenebilecek bir film yaptığımızı düşünüyorum” dedi. Oyuncu Ghassan Massoud ise “. Kelebek etkisi hikayesini bilirsiniz. Dünyanın neresinde olursa olsun bir kelebek kanat çırparsa yavaş yavaş o dalga büyür, fırtınaya neden olur. Ancak bizim ‘Kelebek’imizin bir farkı var; o fırtınaya neden olmuyor, tam tersine kanatlarını açıyor ve fırtınaya karşı koyuyor” diyerek filmi kendi diliyle anlattı. Film Türkiye ve Amerika ile birlikte Avrupa ve Arap dünyasında da eş zamanlı vizyona girecek.Kelebek filmiyle ilgili detaylı bilgiye www.filmkelebek.com adresinden ulaşabilirsiniz.

18 Mart 2009 Çarşamba

SamanyoluFanları aylık bülten..

Samanyolufanlari.Com sitesinin her ay yayınlanan Aylık Bültenini Okudunuz mu?



14 Mart 2009 Cumartesi

23. Bölüm Özeti














Doğruluk Ekseni’nin bu haftaki konusu şöyle;

Sırma Oğuz’a bir şans daha veriyor.Fakat bunun için ağır bir şart öne sürüyor. Oğuz , Sırma’nın şartını nasıl yerine getireceğini düşünürken, Firdevs Sinem’le savaş veriyor.Sinem ise kendisine yapılan kötülüklerinin sebebini sadece bir ağaçtan öğreniyor. Sinem büyük şok yaşarken Firdevs, oğlu için Sinem’in hayatını tehlikeye atıyor. Bu arada Uğur planlarına devam ederken, Sırma’nın aklını karıştırıyor ve ona değerli bir hediye veriyor. Bu hediye Oğuz ve Sırma arasında geri dönülmez adımların atılmasına neden oluyor. Adalı ailesi ise Sinem ile ilgili büyük sırrı öğreniyor. Fragmanı indir

7 Mart 2009 Cumartesi

Doğruluk ekseni 22. Bölüm

SIRMA İLE OĞUZ KAYIP

Küçük bir kasabada yaşayan köklü bir ailenin hikayesinin anlatıldığı Doğruluk Ekseni, bu hafta yeni bölümüyle ekrana geliyor. Hastanede yaralı olan Sinem, Sırma’ya gerçeği anlatmak için elinden geleni yapar ve onunla konuşma fırsatını sonunda bulur. Sırma Sinem’in anlatacaklarını dinler ve ardından Oğuz’la beraber bir görev için yola çıkarlar fakat o gün bir daha geri dönmezler. Halime türlü oyunlarına devam edip Harun’u da ailesinden koparmaya çalışırken Sırma’nın eve dönmediğini ve Oğuz’la birlikte olduğunu öğrenince herkesi telaşa verir. Oğuz ve Sırma kaçmıştır. Adalı ailesi silahlarına sarılıp onları bulmak için yola çıktıklarında şoke olacakları bir manzarayla karşılaşırlar.

fragmandan kareler..


4 Mart 2009 Çarşamba

7. Türkçe Olimpiyatları







Yüzlerce bayrak. Türk, Amerikan ve Teksas bayrakları...
3 bin kişilik bir salon. Dörtte üçü dolu. Büyük kısmı çocuklardan oluşuyor. Yüzlerce bayrak.
Türk, Amerikan ve Teksas bayrakları...


Bu Harmony okullar zincirinin Teksas'taki 19 okulunda gerçekleşen yarışmalardan süzülüp gelen ekiplerin final yarışması.Mini Türkçe olimpiyatı.Türkiye'de yapılacak olan büyük Türkçe Olimpiyatı'na hazırlık.Üç dalda yarışma olacak. Biz de, Bugün'den Genel Yayın Yönetmenimiz Erhan Başyurt, Sabah'tan Mahmut Övür'le birlikte 14 kişilik jüri içerisindeyiz.Şiir, şarkı ve folklor.Necip Fazıl'dan Çile ile başlayıp, Ömer Lütfi Mete'nin Gülce'si, Arif Nihat'ın Bayrak'ı ile ve Bedirhan Gökçe'nin Sokak Çocuğu ile devam eden şiirler...Teksas'ta...Sonra şarkılar geliyor. Cancana, Gurbet, Karahisar Kalesi ve Gesi Bağları... Amerikalı çocuklardan tamamen Türkiye'ye has sesler...Ardından bir folklor şöleni... Kafkas'ı, Giresun oyunları ve Silifke ile...Salon çığlık çığlığa... Her grup çıktığında, salonu dolduran aynı okulun çocuklarının heyecan dalgası çığlıklara yansıyor.Düşünüyorum:Acaba Türkiye, başka hangi programla, dünyanın bilmem hangi coğrafyasında binlerce çocuğun elinde kendi bayrakları yanında ay-yıldızlı bayrağı taşıtabiliyor?Burası Teksas'ın en büyük şehri Houston.Bu süreçte daha başka yüzü aşkın ülkede, böyle manzaralara tanık olmak mümkün. Orta Asya'dan, Rusya'dan, Afrika'nın en uzak bölgelerinden Amerika'ya kadar...Bu hareket, başka ülkelerde de Türk okulları açıyor. Amerika'da başka bir okul türü içinde çalışıyor.Charter (Çartır) okulları...Eğitim kadrosunu kurucuların oluşturduğu, öğrenim ücretini devletin ödediği bir sistem bu. Türkçe, İspanyolca gibi seçmeli bir dil ve ilginç, genelde öğrencilerin yüzde 50'si seçmeli dil olarak Türkçe'yi tercih ediyor.Teksas'ta böyle 19 okul var, tüm Amerika'da 200'e yakın.Şu andaki uygulamada, 5 yaşından, ana okulundan alınıyor ve ilköğretim sonuna kadar okutuluyor. Lise öğrenimi de yakında devreye sokulacak.Okulların başarısı gittikçe kanıtlanıyor ve bu, okullara ilgiyi artırıyor. Bu sene açılan bir okula, hiçbir tanıtım çalışması yapılmadan 3 bin kişi müracaat etmiş. Oysa kontenjan 300 kişi...Tercih sebebi ne?Amerika'da liseye kadar olan eğitim döneminden matematik ve fen derslerinin genelde çok zayıf olması.Bu okullar bu alanda fark oluşturuyorlar.Bir de "öğretmen" unsuru.Bu okulların öğretmeni başka.Bu öğretmenler gittikleri bütün coğrafyalarda fark oluşturdular. Ama Batı ülkelerinde daha bir fark oluşturdular.Batı'da aileler çocuklarını alıp götüren savruluşlardan şikayetçi. Her tür uyuşturucu ve öteki kötü alışkanlıkların getirdiği savruluşlardan.Bu öğretmenler, kısa sürede öğrenci ile kurdukları iletişimle, çocukları genel toplumsal savruluşun dışına taşımayı başarıyor.Ve bir de matematik vs. alanlarında yapılan olimpiyatlarda gösterilen başarı...Henüz üniversite çağında öğrencileri yok ama oraya doğru yürüyorlar ve o alanda başarıyı hedefliyorlar.İyi insan ve başarı birleşince, ilgi odağı olmakta gecikmiyorsunuz.İşte bu... Houston'daki manzara bunun eseri.Şimdi tüm dünyada böyle bir Türk canlılığı var.Önemli olan, gittikleri yerlerde yadırganmayan, yabancılık tepkisine maruz kalmayan, çevre ile iletişimi (Bunun adı diyalog) gerçekleştirmiş bir Türk canlılığı bu...Öğretmenler genç insanlar.Çoğu 30'lu yaşlara varmamış henüz.Kişilikleri ile bu çok farklı toplumlarda, insani bir damara hitap etmeyi başarmışlar. Ortak payda, bizim insanımızın kişiliğinde somutlaşan insanlık ortak paydası.Türk olarak oradasınız, o kimliğinizle sergilediğiniz insani değerler ilgi ve güven odağı haline gelebiliyor.Bizimle ilgili negatif propagandaların rahatsız edici boyutta olduğu zamanımızda, üstelik bu negatif propagandanın en etkin biçimde uygulandığı Amerika'da, bu pozitif hamleden mutluluk duymamak mümkün değil.Üstelik hareket, Houston'da bir de Turkuaz Kültür Merkezi açmış.Bizim de misafir edildiğimiz kültür merkezi, kültürel varlığımızın bu coğrafyaya taşınmasında çekirdek bir hizmet ünitesi olmaya aday.Harmony eğitim kurumları ve Türk Kültür Merkezi, bir yandan Amerikalı çocuklara Türkçe'yi ve onunla bağlantılı olarak Anadolu'da boy salan kültür değerlerini aktarırken, bir başka hayati görevi daha ifa ediyor.O da şu:Bugün artık Amerika'da da, Avrupa'da da, dünyanın başka ülkelerinde de çok sayıda Türk aile var.Peki bu ailelerin çocukları kendi kültür varlıkları ile nasıl tanışacaklar? Daha önemlisi kendi dillerini nasıl öğrenecekler?-Evet, çocuklarımız Türkçe'yi unutuyor.Bu, Türkiye'nin dışında yaşayan ailelerin Şark'tan garba en önemli problemi.Aileler veremiyor, yaşanan ülkelerin okulları vermiyor, sonra...Sonrası kendi kültürüne yabancılaşan çocuklar...--Bu okullarımız, Türk ailelerin çocuklarının Türkçe'yi kaybetmemeleri için büyük önem taşıyor.İlginç bir durum da şu:Misafir olarak kaldığımız Turkuaz Kültür Merkezi'nde cumartesi günü, Boşnak çocukların bir sunumu vardı. Öğretmenleri onlara diyelim bir çocuk oyununu öğretmiş, o gün velilere sunum yapacaklar.Boşnak çocuklar.Bunu Ahıskalı çocuklar için de yapıyor Kültür Merkezi.Yani, bir kültür coğrafyasının ortak çatısı oluyor.Bunların ne kadar önemli olduğunu, oradaki ailelerin duygularına tanık olduğunuzda daha iyi anlıyorsunuz.5 kıtada koşanlar, dedim başlıkta...Öğretmen boyutunu anlattım.Ama onlar yalnız değil.Biz orada iken, Kayseri'den, Adana'dan da işadamları grubu orada idiler.Houston'daki çalışmaların başlangıcında katkıda bulunmuşlar. Hizmetlerde ilk tuğlalar onların himmeti ile bulunmuş.Gelmişler, okulları gezmişler, başarılara tanık olmuşlar, dönerken gözlerinin içi gülüyordu.Bu hareket, Türkiye'nin canlılığı dedim.Türkiye, bizi kimse sevmiyor, diye ağlamıyor."Türkiye'yi tanımak istiyorsanız, işte onun erdemli dünyası..." gibi bir iddia var bu harekette.Denize bir şekilde atılmış ve yüzmeyi öğrenmiş bir insan varlığı söz konusu burada Türkiye adına...Houston'da, Amerika'da iş yapan Türk işadamlarıyla da tanışma imkanımız oldu.Amerikan ordusunun bazı ihtiyaçlarını tedarik eden bir şirketin yöneticisi genç bir insan, Atilla Bey, mülk alım satımında bölgesinin en etkin ismi haline gelmiş bir başkası (Engin Bey), işadamları derneği bünyesinde hizmet veren Ertuğrul Bey, adeta "Burada neden daha çok yokuz?" isyanını seslendiriyorlar."Şu kriz döneminde Zorlu, Koç, OYAK neden gelip de, bu alanın, dünyada tanınmış ama şu anda zorluklar yaşayan şirketlerinin bir miktar hissesini almaz?" diye soruyorlar.Burada çalışınca, bu iklimin kıran kırana şartlarına karşı şerbetlenince ve koca Amerikan ekonomisinin, sonunda gelip dayandığı derin krize tanık olunca, sanki, sistemin sorunlarını baştan ayağı çözümleyen filozofça bakışlara sahip olmuşlar. Yani iş, Türkiye'den bakınca başka görünüyor, Amerika'dan, Rusya'dan, Afrika'dan, yani global pencereden bakınca başka görünüyor.Suudi Arabistan gezimizde, işadamlarının Arapça sıkıntısı dile getirilmişti, burada bir başka dil, İngilizce sıkıntısı dile geliyor. Global oyuncu olmamak için hiçbir sebep yok. Ama dünyada oyun kuracak ve adım adım onu icra edecek kadar dil sahibi olmak şartıyla...Bunları görünce, dünyanın geleceğine dönük umudunuz artıyor.Türkiye, Afrika'da kurban kesti. Kuyu açtı. Katarakt ameliyatları ile Afrikalı çocukların gözlerini açtı.Türkiye Açe'ye gitti.İran'a, Pakistan'a gitti.Türkiye, Avustralya'ya, Brezilya'ya, İngiltere'ye gitti.Türkiye'nin evrenselle akrabalığı var.Yazının sonunu şöyle bağlamak istiyorum.-5 kıtada, iyilik üzerine olsun da, hangi saikla olursa olsun, koşanlara selam...

7. türkçe olimpiyatları hakkında gelişmiş bilgileraşağıdaki başlıklardan ulaşabilirsiniz.. :

7. Türkçe Olimpiyatları
7. Türkçe Olimpiyatları Müzikleri
7. Türkçe Olimpiyatları videoları
7. Türkçe Olimpiyatları 2009

1 Mart 2009 Pazar

Doğruluk Ekseni'nin Üzerinde Bulunduğu Eksen

Vaktiyle "zordur doğruluk ekseninde yaşamak" demiştik...ve sonrasında bölümler ilerledikçe,işler doğruluk uğruna ölüm-kalım savaşına dönüştükçe bunu daha da iyi anladık...Ama yinede merak ettik bir insan sırf doğruluk adına ölümü nasıl göze alır diye?Bilhassa sevdiği dostve akrabalarının yüzde doksandokuzu da zihayatken...Daha hayatının baharındayken...ve yaşamayı hayal ettiği nice dünya güzellikleri varken...Öylesine geçerli bir akçesi olacak kibunların hepsini elinin tersiyle bir kenara itip ölümü bile yeğleyebilsin...İşte Oğuz'da biz bunu gördük sezon ortasında...Doğru bildiği bir hakikat uğruna sevdiğinden bilevazgeçti...Rabbisinin sevgisiydi,rızasıydı tek derdi...ve Harun Reşid'in veziri Vermeki Cafer'insultanına dediği gibi "Ben malını-mülkünü istemem hünkarım...Zira sen benim olursan her şeyinbenim olur" dedi ve yalana dolana başvurmadan ölüm pahasına da olsa kararını verdi..Dosdoğru olmak,İki Cihan Serveri'nin (SAV) "Bir mümin korkak olabilir..Hatta cimri de olabilir...Ama asla yalancı olamaz” fermanını emir telakki edip,yalanın en küçüğüne bile "Beyhudeyorulma! Kapılar sürmeli..." diyebilmek ve bu yolda azm-u cezm-i kasdeylemek herkesinharcı değil...Bir yalan için "İmanıma halel geldi mi acep?" diye endişe etmek herkesin harcı değil...Öylesine sağlam bir temeli,öyle sağlam bir karakteri ve bu blokaj üzerine de öylesine kamilbir imanı olacak ki Efendisinin doğruluk ekseninde dosdoğru bir biçimde yol alabilsin.."Yalan"kelimesinin ne olduğunu bilmeden,böyle bir şeyin varlığından dahi haberdar olmadan ölebilsin...Başta emanet edilen bir sırrın ifşasıyla Oğuz ve ailesinin başına gelmeyen kalmadı nerdeyse...Halbuki gerek Annesi,gerek babası,gerekse de kendisi dosdoğru insanlardı...Bir de baştanazar-ı itibara alınmayan bir hak dostu tavsiyesi imtihanı nasıl da çetrefilleştirdi...Bu da meseleninapayrı bir yanı...Kolay değil işte...Rabbim başta bu yazıyı yazan kapıkuluna ve cümlemize doğrulukekseninin üzerinde bulunduğu iman ekseninde yürüyebilmeyi,dolanabilmeyi nasip etsin inşallah...