11 Temmuz 2009 Cumartesi

Doğruluk Ekseni İzleyicilerine Üzücü Haber

Geçtiğimiz sezon samanyolu televizyonunda zengin oyuncu kadrosu ile yayına başlayan ve izleyiciler tarafından severek izlenen Doğruluk Ekseni dizisinin yayın hayatına son verilmiştir.

Samanyolu Televizyonundaki yetkililerden aldığımız bilgilere göre yeni sezon bölümleri olmayacak. Bu güzel yapımı bizlere sundukları için Doğruluk Ekseni dizisinin çaycısından yapımcısına kadar, bütün ekibine samanyolu fanları olarak teşekkür ederiz.

Tutkunu olduğumuz Samanyolu Televizyonu ise yeni yayın dönemine Kollama ve Tek Türkiye ile birlikte 4 yeni yapımla başlayacak inşallah.

10 Temmuz 2009 Cuma

Dila Hemşire de Domuz Gribi Çıktı...

"Tek Türkiye" dizisinin "Dila hemşire"si Müjgan Gönül'de, yüksek ateş şikayetiyle tedavi altında
alındığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde domuz gribi çıktı.

Özel bir televizyon kanalında yayınlanan "Tek Türkiye" isimli dizide "Dila hemşire" karakterini
canlandıran oyuncu Müjgan Gönül'de domuz gribi virüsü tespit edildi.
YURT DIŞINA ÇIKTI
Özel işleri sebebiyle yurt dışında bulunan ve önceki akşam Türkiye'ye dönen Gönül, yüksek ateş ve halsizlik şikayetiyle özel bir hastaneye gitti. Burada yapılan ilk tetkiklerin ardından Gönül, 'domuz gribi' şüphesiyle özel ambulansla Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevkedildi. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği'nde tedavi altına alınan Müjgan Gönül'ün kanında, yapılan detaylı tetkikler sonucu domuz gribi virüsüne rastlandı. 1 hafta boyunca karantina altında tutulacak olan genç oyuncuya ilaç tedavisi uygulanacağı belirtildi.

Yeni Şafak

Sevgili Müjgan Gönül e geçmiş olsun diyor ve bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyoruz....

Gecikmis Bir Sezon Finali

Aslinda bu satirlar cok önceden kaleme alinacakti. Bombalrin patladigi(Kollama)... Silahlarin sakaklara dayanadigi(Tek Türkiye)... Tam mutlu bi yuvaya kavusulurken(Dogruluk Ekseni)... Ve hayallerini kurdugumuz kutlu gelecekten yusufcuklarin simdi zamana kanat cirpislarini gördümüz (Kendi okulumuza dogru) dizilerin sezon finallerinden sonra kaleme almayi cok istiyordum yukaridaki satirlari...

Bu kadar gecikmesinde de bir hayir varmis. Eylem planinin havada ucustugu zamana denk gelmesi ayrica bir güzellik oldu. "Yazar kafayi siyirdi" dediginizi duyar gibiyim. O "Eylem Plani" belkide onlarin sondan bir önceki sezon finali olmasi umudunu tasiyordum. Bu planin benzerleri en az 30 defa birileri tarafindan okundugunu "her kulun" girip bakabildigi bir siteden ögreniyoruz.

Dizilerimizle ne kadar örtüsüyor degil mi, karanlik ve derin amcalarin senaryo sunma meziyetleri. "Sezon Finali" oldugunu nerden anliyorsun diye bir soru akillarinizi kurcalayabilir. Önce sahte dediler belgeye, sonra imza o kisiye ait degil dediler... Daha da ileri giderek aslini bulun ozaman bu fotokopiymis yaptasini yapistirdilar. O da yetmedi, tamam biz bunu tutukladik ama askeri mahkememiz serbest biraktaya kadar vardik...

Meshur muhalefet avukatlarinin aslan kesilmesine sahit olduk... Acaba stratejini degistirdi diye düsünmeye baslamisken, Anayasa Mahkemisi filmini yeniden vizyona sürüverdiler. Tek Türkiye iki sezon sürecek diye beklerken, ücüncü sezonu görmemizden daha kücük bir süprizdi bu...

Simdi soracaksiniz diye bekliyorum. "Yeni sezonda süprizler olacak mi?" dizilerde diye... Muhalefetin ve derin amaclarin süpriz yamasini beklemiyorum. Ama STV deki senaristlerin ve yapimcilarin neler yapabileceklerini düsünmek bile istemiyorum...

Sezonun finalini birileri yaparken, herhalde bizde sezonu daha yeni aciyoruz. Ikinci alyans pesinde degilim... Süprizlere hazirlikli olmak lazim... Finali görmeden bisey diyemeyecegiz... Güzel finaller göstersin Rabbim bu millete...

Levent Cakiroglu
10.07.09, Viyana

Not : Bu karalamalari kaleme aldigim esnada, Samanyolu TV de yayinlanan Tek Türkiye dizisi oyuncu Sayin Müjgan Gönül`e Domuz Gribi teshisi konuldugunu ögrendim... Basta sahsim, sonrasi itibariyle tüm Samanyolufanlari.com ailesi olarak kendisine Rabbimizden acil sifalar diliyoruz...

4 Temmuz 2009 Cumartesi

STV'nin Yeni Programına Büyük İlgi

Samanyolu Televizyonu'nun (STV) Anadolu'da çekimlerine başladığı yeni programı Batman'da ilgi gördü.

İllerin sosyo-ekonomik ve coğrafi tanıtımının yanı sıra, yöreye ait oyunlar, folklor ve müzik yarışmalarının yer aldığı programın çekimlerinde bir birinden ilginç ve renkli görüntüler ortaya çıktı.

Batman'ın en işlek caddelerinden Gülistan Caddesi'nde çekimleri yapılan programın Sokak Starları bölümünde sahneye çıkanlar yeteneklerini sergilerken, etrafta toplanan kalabalık da keyifli anlar yaşadı.

Fırat Paşayiğit'in sunduğu program çekimlerinde, Sokak Starları bölümünde sahneye çıkan çocuk, genç ve yetişkinlerden kimi rap yaptı, kimi taklit, kimileri Türkçe kimisi ise Kürtçe parça seslendirdi. Özellikle Maykıl lakaplı Abdulkerim Ballıses, kendi yazıp bestelediği yabancı parçasını seslendirirken Sunucu Fırat Paşayiğit ve izleyiciler gülmekten kendilerini alamadılar. Yaptığı şov ile birinci olan Maykıl, çekimlerin sonunda genel istek üzerine ilginç parçayı tekrar seslendirdi.

Belediye Başkanı Nejdet Atalay'ın da izlediği çekimler sonrası sahneye çıkanlara çeşitli hediyeler verildi. Hediyelerini Başkan Atalay'ın elinden alan vatandaşlar, STV ve Başkana teşekkür etti.

Kaynak: SamanyoluHaber

Samanyolu'nda Yaz Hazırlıkları mı?

Samanyolufanları haber servisinin aldığı duyumlara göre Samanyolu Televizyonumuzda yaz dönemini rengarenk programlar ile farklı geçeceği benziyor.

Anadolumuzun kültürel özellikleriyle yüzlerimizdeki tebessümü eksik etmeyecek eğlenceli bir program bu yaz bizleri bekliyor. Ayrıca, komedinin vazgeçilmez üstadı Ömer Pekin'in de Stv'nin yaz projelerinde yer alacağı duyumları alınıyor.

Yaz dönemde izleyeceğimiz bir başka program ise faili meçhul cinayetleri aydınlatacak, nefes kesen serüvenleri anlatacak iddialı bir yapım bizleri bekliyor olabilir.

Kanalımızın sürpizleri sadece bunlar olmayacak.Yine bu dönemde kırgınlıkların ve dargınlıkların barıştırılacağı kin ve nefretin yerine sevgi tohumlarının atılacağı bir program ekrana gelecek.

Son olarak Samanyolu Tv yaz ekranında mahkeme salonlarındaki heyecanı koşuşturmacayı ve yaşanan olayları bizlere hissettirecek bomba bir yapım daha başlayacak.

Yaptığı insan odaklı yayın anlayışı ile zirvede olan kanalımız yaz ekranında da iddialı yapımlarıyla sizlerin karşısında olacak...

-SamanyoluFanları Haber Servisi-

Samanyolu TV'nin büyük başarısı

Samanyolu Televizyonu izlenme oranı grafiğindeki yükselişini sürdürmeye devam ediyor.
Yaptığı insan odaklı yayıncılıkla taraflı-tarafsız herkesin beğenisini kazanan Samanyolu Televizyonu, izlenme oranı ile her geçen gün zirveye yaklaşıyor. Haziran 2009 döneminde televizyonumuz en çok izlenen 4. kanal oldu.



27 Haziran 2009 Cumartesi

Doğruluk Ekseni 'bizi' herşeyiyle yansıttı

Samanyolu Televizyonunun kendi yapımlarından biri olan Doğruluk Ekseni, sezon finaline girmesine rağmen seyircilerden hala mesajlar almaya devam ediyor.

Ekranlarda Doğruluk Ekseni’ni göremeyeceğiz diye endişelenen seyirciyi, Samanyolu Televizyonu, Doğruluk Ekseni’nin tekrarlarını yayınlayarak bir nebze teselli ediyor.

Biz de sizler için dizinin birbirinden değerli karakterleri ile Doğruluk Ekseni, üzerine söyleşi yapmaya devam ediyoruz.

Uzun ve yorucu bir set çalışmasından sonra tatile giren güzel oyuncu Ayçin Tuyun, tüm sevenleri için sorduğumuz sorulara cevap verdi. Dizinin gözü yaşlı doktoru, son bölümde gülümseyerek tüm sevenlerinin yüreğine su serpti. Senaryoyu çok başarılı bulan Ayçin Tuyun, en başta diziyi zirvelere çıkaran izleyicilerine teşekkür etmeyi ihmal etmedi.

Doğruluk Ekseni ilk bölümlerinde çok eleştirildi, kuzenler hep birbiri ile evleniyor kötü örnek oluyor falan denirken bir anda ilk ondan hiç düşmeyen çok sıkı takip edilen bir dizi oldu, sizce insanlar Doğruluk Ekseninde ne buldu? İnsanımızın kaybettiği bir şeyler mi vardı Doğruluk Ekseninde ki bu kadar sıkı takip altına alındı?

Doğruluk Ekseni dizimiz, her şeyden önce samimi ve doğal.. Hikâyenin gerçekleri yansıtması ve izleyenlerin kendilerinden – Anadolu insanını- bir şeyler bulmasıydı. Dediğim gibi Doğruluk ekseni ismiyle eşdeğer bir takım doğruları da beraberinde getirmesi izleyicileri bu diziye bağladı.

Bir de çoğu dizide çok pahalı kıyafetler, lüks evler dikkat çeker. Oysa maalesef ülkemizde bu tarz lükse sahip çok az bir kesim var. Doğruluk Ekseni dizisinde ise, içimizden kareler, kendi evlerimiz kendi kıyafetlerimiz sanki ekranda. Bu durumun avantajları ve seyirciyi çeken tarafı nedir sizce?

Çünkü içimizden ‘bizi’ her şeyiyle yansıttı.Her şeyin son derece hayattan alınmış kareler olması seyirciyi çeken tarafıydı….. Anadolu insanı ekrandaydı. Her şeyiyle.. Giyinişi, duruşu, sofrası ile adım adım Anadolu’ydu Doğruluk Ekseni..

Sizce dizimizde Aliye’nin Fikret’e dönmesi dizinin vereceği mesajı bozar mıydı? Aliye’nin konumunda Sırma olsaydı ne yapardı?

Öncelikle hiç kimse ayrılmak için evlenmez ama maalesef hayat sizi bir yerlere sürükleyebilir. Önemli olan bu noktada sizin duruşunuzdur ama bir çocuğunuzun olması sizin bütün düşüncelerinizi daha yapıcı, affedici yönde değiştirebilir. Sonuçta bir anne olmak fedakârlık gerektirir. Bu fedakarlığı yaparken de dikkat edilmesi gereken husus sizin ve çocuğunuzun zarar görmemesidir. Aliye’nin konumunda sadece Sırma değil kim olursa olsun her şeyden önce çocuğunun bir aile ortamında büyümesini isteyecektir, bunun içinde doğru olan neyse onu yapardı. Aliye de bu doğrultu da yuvasını kurtarmak için çalıştı. Fikret ise hata üstüne hata yaptı. Affı zor ve çok kırıcı davranışlarda bulundu. Bu da Aliye’yi artık yordu ve çocukları için iyi bir şans olduğunu düşündüğü öğretmen ile evlilik kararı aldı.

Yapımcı Mustafa Kartal ile çalışmaktan gurur duyduğunu belirten Tuyun, Mustafa Kartal, yapımcıdan hariç çok iyi bir abide oldu bize derken, final bölümünü kendisinin de çok beğendiğini belirtti. Bir daha ki sezon tekrar görüşmek üzere tüm sevenlerine iyi tatiller dileyen güzel oyuncuya bizde çok teşekkür ediyoruz.

19 Haziran 2009 Cuma

Doğruluk Ekseni 'süper' veda etti

Doğruluk Ekseni muhteşem bir sezon finali ile ekranlara geldi.

Doğruluk Ekseni dizisi, Samanyolu Televizyonun bir anda gözde dizilerinden biri olmayı başardı. Yapımcı Mustafa Kartal’dan oyuncularına büyük bir emek gayret ve samimiyet ile çekilen dizinin final bölümü izleyicilerinden hak ettiği değeri görerek ilk yüzde en çok seyredilen 3. program oldu.

Lüks, şatafatlı evler, birbirinden alımlı kıyafetlerle değil, verdiği mesaj ile ve oyuncularının başarılı temposu ile bu noktaya ulaşan Doğruluk Ekseni, ülkemizde unutulan birçok değeri yeniden insanımıza hatırlattı.

Dizide modellik dünyasında yıldızı parlayan Rahman Görede’ nin oyunculuk alanında da gösterdiği performans büyük takdir ile dile getirildi. Hal böyle oyunca reyting sıralamasında zirveye yaklaşan dizinin yakışıklı oyuncusu Rahman Görede ile hakkında küçük bir araştırma yaptık.

Çocukluğundan beri yakışıklılığı ile dikkat çeken Rahman Görede, üniversite eğitimi için Alanya’dan İstanbul’ a geldiğinde okul masrafları için bile olsa ailesinden para istemek istememiş. Ve part time iş aramaya başlamış.

Kuzeninin ısrarı üzerine Neşe Erberk’in ajansına fotoğraflarını gönderen Rahman Görede’ nin hiç ummadığı haber çok kısa zamanda gelmiş.

Ve artık Rahman Görede modellik dünyasına atılmış, aslında pilot olmak istiyormuş ama onun ekranlara yakışan yüzü onu Donna Karan, Prada ve Pierre Cardin gibi dünyaca ünlü markaların modelliğini yapmasına sebep olmuş.

Medya dünyasına bu girişi yaptıktan sonra başrol aldığı ilk dizi projesi Doğruluk Ekseni’nde ününü arttıran Görede, dizide ki başarılı ve ahlaklı bir doktor olan Oğuz’u canlandıran karakteri ile kanalın seyircileri tarafından çok kısa zamanda sevilmeyi başardı. Dizi sezon finaline büyük bir reyting başarısı ile girerken, Görede de sorulan soruları yanıtladı.

Rahman Görede, kimdir? Modellikten oyunculuğa giden yaşam çizginizden bahsedebilir misiniz?

Tabiî ki, 1983 İstanbul doğumluyum. Ama daha sonra Alanya’ ya yerleştik ve Alanya’da büyüdüm. İstanbul Kültür Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyat bölümünü kazanınca İstanbul’ da ki yaşamım yeniden başlamış oldu. Okul harçlığımı çıkarmak için part time çalışma maksadıyla 2002’de Neşe Erberk ajans’a başvuruda bulundum, takip eden bir yıl içinde profesyonel model olarak çalışmaya başladım. Ev arkadaşlarımın her ikisi de Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Televizyon bölümü öğrencileriydi. Oyunculuk ve sinema üzerine merakım bu yıllarda ortaya çıktı diyebilirim. 2003’te Akademi Hayat Sinema Atölyesinde ve 2004’te Pera Güzel Sanatlar Sinema Atölyesinde oyunculuk üzerine eğitim aldım. 2005’te İtalya’dan gelen bir teklifle her yıl Haziran ve Ocak ayında düzenlenen Milan-Men moda haftasına katılmak üzere Milano’ya gittim. Bunu iki yıl boyunca İtalyada’ ki diğer moda haftaları ve yurt dışı işleri takip etti. 2006 da Çin’den gelen bir teklif üzerine profesyonel modellik kariyerime bir süre Beijing’de devam ettim. Yurt dışında geçen yoğun çalışma temposunda üniversitedeki bursumun iptali, okulu tamamlayamama ve oyuncu olarak herhangi bir televizyon projesine dahil olamama durumu söz konusu olduğu için sonrasında sadece yurt içinde faaliyetlerde bulundum. Devam eden reklam oyunculuğu ve modelliğin yanısıra 2006’da Görede Reklam Tanıtım ve Organizasyon adı altında bir şahıs şirketi kurarak ekspozisyon organizasyonları düzenledim, çalışmış olduğum firmalara hem modellik hizmeti hem de organizasyon hizmetleri sunmaya başladım. İlk profesyonel oyunculuk deneyimim 2007’de Trt ‘de Sardunya Sokak adlı televizyon dizisiyle başladı. 2008’de nihayet üniversite diplomamı aldım. Ardından Samanyolu televizyonundan gelen bir teklifle 2008-2009’da başrolünde yer aldığım ilk proje olan Doğruluk Ekseni adlı televizyon dizisinde rol aldım...

Doğruluk Ekseni projesinde sizi çeken şey neydi?

Doğruluk ekseni projesi beni ilk başrol deneyimim olması dolayısıyla zaten bir hayli heyecanlandırmıştır. Diğer taraftan Ahmet Günbay’ ın hikâyesi farklı bir tat içermekteydi biz de elimizden geldiğince o hikayeyi canlandırmaya çalıştık. Sürekli olarak İstanbul’da ikamet ettiğim için şehir dışında bir iş, farklı mekanlarda çalışmak ve yeni insanlarla çalışma fikri de çok çekici gelmişti.

Dizinizin bu kadar tutulacağını tahmin ettiniz mi?

Başarı tabiî ki ilk hedefim ve hedefimiz ama genelde büyük beklentiler içinde olmayan bir insanım, mutlaka bir başarı bekliyordum fakat bu kadarını beklemiyordum açıkçası. Sanırım her şey zincirleme bir başarıdan kaynaklanıyor; başarılı bir set ekibi, başarılı bir kast ve bunları çok iyi organize eden bir yönetmen. Emeği geçen herkesin eline sağlık. Bizi izleyen ve destek veren herkese çok teşekkür ediyorum.

Son aylarda ilk ondan düşmeyen diziyi halk neden bu kadar takip ediyor sizce?

Beypazarı’ndan bir vatandaşla sohbet ederken çoluk çocuk var mı diye sordum kendisine , o da var hatta durumumuz Doğruluk Ekseni’nde yer alan Sevda ve Harun’un hikayesiyle şu an aynı dedi ve halkın yaşamındaki daha diğer nice benzerlikleri daha örnek gösterebilirim. Sanırım bizi ve hikayemizi bir şekilde kendilerine yakın görüyorlar ve benimsiyorlar.

Her hangi başka bir projeniz var mı? Film, dizi, modellik?

Herhangi başka bir projeyi henüz değerlendirmeye alamıyorum açıkçası, çünkü Doğruluk Ekseni projesi bir aksilik olmaz ise seneye de devam edecek. Aynı anda de birden fazla projede yer almayı doğru bulmuyorum. Bunun yanı sıra modellik kariyerim uygun gördüğüm ve kariyerime katkısı olacağına inandığım işlerle az da olsa müsait olan zamanlarda devam ediyor diyebilirim.

Oyuncuları daha az yorulsun diye kendisi daha çok yorulan fedakar bir yapımcısı olduğunu söyleyen Rahman Görede, yapımcı Mustafa Kartal’ın bu özelliğinin de onu diziye daha çok adapte ettiğine de değiniyor. Klişeleşmiş iş diyalogların yanı sıra samimi bir atmosferde daha verimli bir ekip oluştuğunu belirten oyuncuya, başarılar diliyoruz!...

13 Haziran 2009 Cumartesi

Doğruluk Ekseni’nde Sezon Finali!










Ekranların ilgiyle izlenen dizisi Doğruluk Ekseni, bu hafta sezon finaliyle ekrana geliyor.

Kasabada yaşananlardan sonra aradan bir ay geçmiştir. Halime, eve dönmeyi çok istese de Hamza yüzünden eve dönememektedir. Fakat Sevda, annesinin geçmişte yaptığı büyük bir oyunu ortaya çıkaracak bir mektup bulunca aile yeniden karışır...

Bu arada kasabaya dönen Ali, Uğur tarafından öldürülmek istenmektedir. Oğuz babasını ne kadar uyarsa da ona engel olamaz. Herkes Oğuz ve Sırma’nın düğününde bir sorun çıkmaması için uğraşırken Uğur ve Fikret çıkaracakları olaylarla Adalı ailesini şoka uğratacaklardır.






10 Haziran 2009 Çarşamba

Türkçe coşkusu Türkiye'yi fethetti

Türkiye'ye 12 gündür 'Türkçe bayramı' yaşatan 7. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları coşkusu sürüyor. 115 ülkeden gelen 700 öğrenci, Ankara'daki muhteşem finalle yarışma stresine noktayı koydu. Gençler, bu hafta Türkiye'yi gezerek dinlenme fırsatı bulacak.

Öğrenciler, yarışmalar sürerken Ankara'da devlet büyüklerine bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis Başkanı Köksal Toptan, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun da aralarında bulunduğu ünlü isimlere yapılan ziyaretlerde öğrencilere büyük ilgi gösterildi. ASKİ Spor Salonu'ndaki ödül töreni ise muhteşemdi.

Binlerce kişinin izlediği törene Başbakan Tayyip Erdoğan, bakanlar ve Zaman Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Akbulut'un da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı. Programda duygu dolu anlar yaşanırken, öğrencilerin sergilediği birbirinden güzel gösterilerin keyfine doyum olmadı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Bir rüyaydı." sözleriyle salondaki havayı özetledi.

CEVDET YILMAZ (Devlet Bakanı): Türkçemizin dünya dili olması, ülkemizin diğer ülkelerle bağlarına katkıda bulunması bakımından Türkçe Olimpiyatları'nın çok önemli bir faaliyet olduğuna inanıyorum.

PROF. DR. THOMAS MICHEL (Teolog): Türk edebiyatının mirasına hayranım. Özellikle 'Ali Şir Nevai Ödülü'nü aldığım için çok mutluyum. Nevai, şiirleriyle olimpiyatın ruhunu canlandırıyor.

HÜSEYİN ÇELİK (Eski Milli Eğitim Bakanı): Dünyayı Türkiye'ye, Türkiye'yi dünyaya taşıyan muhteşem bir organizasyon. Tek kelimeyle bir kültür şöleni. Etkisini artırarak devam edeceğini düşünüyorum.

PROF. DR. MIHAIL MEYER (Türkolog): Ali Şir Nevai Ödülü'nü öğrencilerin adına kabul ediyorum. Çok hürmetli bu ödül için bütün öğretmenler ve öğrencilerimin adına çok teşekkür ederim.

PROF. DR. R. BORISOVIC RIBAKOV (Rusya Şarkiyat Enst. Müd.): Her Rus'un mutlaka ikinci dil olarak Türkçeyi öğrenmesi gerekiyor. Torunum Rusça ve Türkçe biliyor, şu an beni tercüme ediyor.

PROF. DR. KEMAL ERASLAN (TÜRKOLOG): Aziz vatanımızın çağdaş dünyada layık olduğu yere ulaşması için ilim, teknoloji ve sanatta çağı yakalamalıyız. İlim ve sanatı güzel Türkçemizle ifade etmeliyiz.

NİHAT ÖZDEMİR (Fenerbahçe 2. Başkanı): Tüm dünyanın Türkçe konuştuğunu görünce gözlerim yaşardı. Organizasyonun büyüyerek devam etmesinden yanayım. Bu konuda her türlü desteği vermeye hazırım.

PROF. DR. DURMUŞ BOZTUĞ (Tunceli Üniv. Rektörü): Devlet müesseselerimizin milyonlarca dolar harcayarak yapamadıklarını yapan organizasyonu şükranla karşılıyorum. Emeği geçenleri kutluyorum.

AHMET GÜNDOĞDU (Memur-Sen Genel Başkanı): Dünyanın ayağına dilimizi götürüyorlar. Türkçenin dünya dili olması için ortaya konulmuş büyük bir gayret. Dünya kültürleriyle aramızda gönül köprüsü kuruyor.

MUSTAFA BAŞOĞLU (Sağlık-İş Sendika Bşk.): Türkçenin bütün dünyaya yayılması açısından çok önemli bir çalışma. Bundan sonra görev Türk devletine düşüyor.

DENİZ GÜÇER (Akşam Gazetesi): Çocukların hepsine bayıldım. Türkçeye çok hakimdiler. Türklerin bile söylerken zorlanacakları Türkçe parçaları çok güzel söylediler. Organizasyon son derece başarılı.

METEHAN DEMİR (Hürriyet Gazetesi): Muhteşem bir organizasyon. Atatürk ve İstiklal Marşı ile başlamasından çok etkilendim. Bu kadar çok ülkeden çocukların getirilmesini de takdir ediyorum.

ABDÜLKADİR SELVİ (Yeni Şafak Gazetesi): Ruhum dinlendi. Ülkem adına gerçekleştirilmiş en saygı değer projelerden birinin başarıyla icra edilmesine tanık oldum.

İSMET DEMİRDÖĞEN (Taraf Gazetesi): Dünyada dillerin yaşaması için uluslararası örgütlerin büyük çaba sarf ettiği bir dönemde Türkçenin yaşaması için yapılmış bu etkinliği izlerken çok etkilendim.

HİLMİ BENGİ (AA Genel Müdürü): Tek kelimeyle harika bir organizasyon. Her sene kar yumağı gibi büyüyen bir hizmetin ürünü. Gün gelecek bu organizasyonu gerçekleştirecek salon bulunamayacak.

ERKAN TAN (TV8 Sunucusu): Sivas'ın yollarında yürüyen Afrikalı kızı, Sivas'tan Afrika'ya yürüyen bu gönül köprüsünü kutluyorum. Öğretmenler yeni Türkiye'nin müthiş kahramanları.

Erdoğan: Yurtdışındaki öğretmenler Osmanlı akıncıları gibi

Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkçenin dünyanın dört bir yanında konuşulması ve öğrenilmesi için emeği geçen öğretmenlere teşekkür etti. Gittiği her ülkede Türkçeyi gönüllere kazıyan öğretmenlerin öğrencileriyle karşılaştığını vurgulayan Erdoğan, bu gayreti gösteren hocaları Osmanlı Devleti'nin kuruluşundaki akıncılara benzetti: "Bu kardeşlerimi Osmanlı'nın akıncıları olarak görüyorum.Necip Fazıl, Mehmet Akif, Nazım Hikmet, Ali Şir Nevai'yi dinledik. Hep onların sayesinde. Bundan dolayı onları kutluyorum, başarılarının devamını diliyorum." Dilin bir millet için çok önemli olduğunu vurgulayan Başbakan, "Dil bizde aynı zamanda 'gönül' anlamına geliyor. Edebiyatımızda 'ehli dil' tabiri vardır, bu 'gönül ehli' demektir. Dünyanın bir ucunda Türkçe konuşan biriyle ortaklık işte bu gönül ve dil birliğiyle gerçekleşiyor. Bugüne kadar bu gayretin içinde yer alan öğretmen kardeşlerime teşekkür ediyorum." dedi. Mehmet Akif Ersoy'dan Necip Fazıl Kısakürek'e, Ali Şir Nevai ve Nazım Hikmet'e kadar Türkçenin gönüllere bu öğretmenler eliyle kazındığının altını çizdi. Türk okullarından mezun olanları temsilen şarkı finalinin sunucusu Arnavut asıllı Ablan Tartari'ye ödül veren Erdoğan, programın sonunda Kongolu minik kızları kucağına alarak öptü.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Doğruluk ekseni 35. Bölüm

Doğruluk Ekseni, yeni bölümüyle ekrana geliyor.

Halime, kızını türlü oyunlarla Uğur’a vermeye çalışırken, Harun engel olmaya çalışır...

Fakat her şey arapsaçına döner ve Halime ile Huriye karşı karşıya gelir. İki kadın birbirilerine ölesiye saldırırken Sevda her şeyi yanlış anlar ve Harun’u tamamen hayatından çıkarır. Fakat Harun’un bu durumu kabullenemez ve durumu daha kötüye gider...
Bu arada Fikret, Namık’la ilgili olayı öğrenir ve onun karşısına çıkarak tehdit eder. Fakat Adalı ailesinden hem Fikret’i hem de Halime’yi kötü bir sürpriz beklemektedir.


Fragman indir izle

5 Haziran 2009 Cuma

Türkçe şarkılarla gönülleri fethettiler

Haliç Kongre Merkezi'nde yapılan Türkçe Olimpiyatları'nın şarkı finalinde duygusal anlar yaşandı. Türkçe sevdalısı öğrenciler şarkılarını seslendirirken izleyiciler gözyaşlarına hakim olamadı.

7. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın şarkı finalinde yarışan Türkçe sevdalısı öğrenciler, Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'ni dolduran binlerce kişiyi kendilerine hayran bıraktı. 115 ülkeden 700 öğrencinin katılımıyla gerçekleşen olimpiyatların şarkı finalinde duygusal anlar yaşandı. Misafir öğrenciler akıcı bir Türkçe ile seslendirdikleri şarklılarla salondakilere parmak ısırttı. Çok sayıda davetli, şarkıları dinlerken gözyaşlarına hakim olamadı.

Afrikalı öğrencilerin Urfa Sıra Gecesi'yle başlayan yarışma, dünyanın birçok ülkesinden gelen çocukların Türkçe şarkılarıyla devam etti. Peygamber Efendimiz için yazılan 'Sevdim Seni Mabuduma' ilahisi seslendirilirken salonda bulunan çok sayıda davetlinin gözyaşlarına hakim olamadığı gözlendi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gözyaşlarını tutamadı. Birçok ülkeden gelen dünya çocukları söyledikleri her şarkıyla büyük ilgi topladı. Kenya'dan gelen Paul Mbela'nın Murat Kekilli'nin 'Anadolu Benim' şarkısını söylerken 'Ben de sizdenim esmerliğim sonradan.' sözleri büyük alkış aldı. Olimpiyatlara Azerbaycan'dan katılan Gülizar Ferecova, Ebru Gündeş'in 'Yalnızlığa Demir Attım' şarkısını üst düzeyde bir performansla sergiledi. Bundan çok etkilenen Ebru Gündeş, öğrencinin yanına sahneye çıkarak onunla düet yaptı. Pakistan'dan gelen Muhammet Salman ise Fatih Kısaparmak'ın 'Benim Babam' şarkısını ustaca seslendirdi. Kısaparmak, parçayı dinlerken gözyaşlarına boğuldu. Sahneye çıkan ünlü şarkıcı, "Sözün bittiği yer burası, keşke babam da bu ânı görseydi. Bu öğrencimizin alnından öpüyorum." dedi. Final gecesine katılan İstanbul Valisi Muammer Güler, Türkçeyi dünyaya yayan öğretmenlere teşekkür etti. Güler, organizasyonla Türkçenin dünya dili olduğunun bir kez daha kanıtlandığının altını çizdi. Erzurum'dan gelen Kemal Şimşek ise büyük heyecan yaşadığını ve gurur duyduğunu söyledi.


Gecenin altın çocukları
1. Grup Pakistan'dan Muhammet Salman 'Benim Babam'

2. Grup Türkmenistan'dan Eziz Küpceyev 'Mektebin Bacaları'

3. Grup Şili'den Karinavega Monsal 'Hasretinle Yandı Gönlüm'

4. Grup Mozambik'ten Bangaina Jose 'Sivas'ın Yollarına'

5. Grup Bangladeş'ten Farzana Samia 'Sevdim Seni'

4 Haziran 2009 Perşembe

7. Türkçe Olimpiyatları Şarkı Finali

4 haziran...


Pakistanlı Muhammed Salmak, Fatih Kısaparmak'ı ağlattı

Türk okulları devletin zirvesinde

Bir haftadır Ankara'da devlet büyüklerine misafir olan olimpiyat çocuklarının dünkü durağı Çankaya Köşkü oldu.

Türkçe şarkılarla gönülleri fethettiler


Haliç Kongre Merkezi'nde yapılan Türkçe Olimpiyatları'nın şarkı finalinde duygusal anlar yaşandı. Türkçe sevdalısı öğrenciler şarkılarını seslendirirken izleyiciler gözyaşlarına hakim olamadı.


Demek ki hizmet etmenin beyefendisi hanımefendisi yokmuş


Bülent Arınç, bu yılki vefa ödülünü nefes hastalığı nedeniyle vefat eden Gülnar Ergüneş'in eşine takdim etti.
Azerbaycan'da öğretmenlik yaparken nefes hastalığı sebebiyle vefat eden Gülnar Ergüneş'in vefa ödülünü eşi Bülent Ergüneş'e takdim eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, duygusal anlar yaşadı.


Jüriden Türkçe sevdalılarına büyük övgü

Dünyanın dört bir yanından gelen Türkçe sevdalısı öğrenciler okudukları şarkılarla alanında uzman jüri üyelerini bile hayretler içerisinde bıraktı.


'Adanalı' böyle organizasyon görmedi: Tek kelimeyle onur vericiydi

Adanalı dizisinde oynadığı Baş komiser Yavuz rolüyle izleyicilerin sevgisini kazanan sanatçı Oktay Kaynarca dün akşam yapılan Türkçe Olimpiyatları'nın şarkı finalinde jüri üyesiydi.



Dün geceki final ve olimpiyatla ilgili tüm haberler

3 Haziran 2009 Çarşamba

Katerina, Necip Fazıl bilgisiyle jüriye 'pes' dedirtti..

7. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları kapsamında düzenlenen 'Makale Yarışması'nda birinciliği, Türkiye'nin önde gelen edebiyatçılarından oluşan jüriye 'pes dedirten' Ukrayna'dan Katerina Tişenko elde etti.
'Necip Fazıl' konulu makale yarışmasında finale kalan 15 öğrenci jürinin karşısında makalelerini anlattı. Yarışmada ikinciliği Tataristan'dan Fayagul Agmalova alırken, üçüncülüğü Beralus'tan Yuliyu Juro ile Irak'tan Roza Makwan Murat Khan paylaştı. Ukrayna Kırım'dan yarışmaya katılan Katerina, mükemmel Türkçesi, Necip Fazıl bilgisi, ezbere bildiği şiirleri anlaması ve özümsemesi ile jüriyi çok etkiledi. Diğer yarışmacıların da Necip Fazıl bilgisinin çok iyi olduğunu anlatan jüri başkanı İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özkan, Katerina'nın Necip Fazıl'ı özümsemesine 'pes' dediklerini söyledi. "Türkiye'de bile yarışma yapsak öğrencilerimiz; şairi ancak bu derece anlayabilir." diyen Prof. Dr. Özkan, "Katerina, Necip Fazıl'ı tamamen özümsemiş, bütün soruları çok rahat cevapladığı gibi şairin manevi iç dünyasını da çok güzel anlamış. Necip Fazıl'ın anlatmak istediği şiirleri, kavramları içselleştirerek değerlendirmesi bizim için mutluluk verici bir hadiseydi." diye konuştu.

ÜSDATIN ŞİİRLERİNİ RUSÇAYA ÇEVİRMİŞ.
Tavriya Milli Üniversitesi Türkoloji bölümünde okuyan ve önümüzdeki yıllarda Türkçe tercüman olarak çalışmayı düşünen Katerina ise, "Şairlerin Sultanı'nı tanımak benim için büyük bir şerefti. Birçok kitabını okudum, şiirlerini ezbere biliyorum. Hatta Rusçaya şiirlerini tercüme ettim. Ayrıca kendim de Necip Fazıl'ı anlatan Türkçe bir şiir yazdım." dedi. Jürinin yüksek lisans için Türkiye'ye davet ettiği Katerina Tişenko, Necip Fazıl'ın şiirlerinin 'hem ölçülü hem de mana açısından çok zengin' olduğunu belirtti
.
Türkçe Olimpiyatlar Hakkında Daha Fazlası İçin

2 Haziran 2009 Salı

Ekran budalası olmadım

Ankaralı olmasına rağmen, Karadenizli rollerin aranan yüzü olan Gafur Uzuner, 'Doğruluk Ekseni'ndeki Kurban rolü ile farklı bir portre çiziyor. Sürekli ekranda olmak gibi bir kaygısının olmadığını söyleyen Uzuner, "Bu meslekte tavan yok. İnsanın ruhunu okşar, ama onun esiri olmamak lazım." diyor

Süper Baba, Çiçek Taksi, Tatlı Kaçıklar ve Pembe Panjurlu Ev'deki rolüyle tanıdığımız Gafur Uzuner, 1977 yılında tanıştığı televizyonda onlarca dizi ve filmde rol aldı. Kanal A'da sunduğu 'Söyle Yakıştır'la sokağa inen Uzuner, Samanyolu'nda salı günleri ekrana gelen 'Doğruluk Ekseni'nde Kurban karakterini oynuyor. Dizide ettiği beylik laflarla adeta izleyiciye ders veren Uzuner'den dua isteyenlerin ve elini öpmek için ceketini düğmeleyerek seti aşındıranların haddi hesabı yok. Kurban'ın kendisi için verimli bir rol olduğunu söyleyen Uzuner, "Bu meslekte tavan yok. İnsanın ruhunu okşar ama onun esiri olmamak lazım. Ekranda görünmek hoşuma gider, ama hiçbir zaman ekran budalası olmadım." diyor. Gafur Uzuner ile dizinin çekildiği Beypazarı'nda Kurban rolünü, oynamayı hayal ettiği rolü, Ankaralı olmasına rağmen neden Karadenizli rollerinde görev aldığını konuştuk.

'Kurban' küçük ama işlevi olan bir rol. Ne tür geri dönüşler oluyor?
Keyif aldığım bir iş 'Doğruluk Ekseni'. Kurban rolü ise içi doldurulabilecek, üretken bir rol. Seyirci ceketini düğmeleyip geliyor yanıma. Elimi öpmek isteyenler, dua isteyenler oldukça fazla. Bir yerde ayak ayak üstüne atarken bile düşünüyorum. Yazanların emeğini teslim etmek lazım. Bize ne malzeme gelirse onunla yemek yapıyoruz.

Onlarca dizi ve filmde rol aldınız. Geriye döndüğünüz zaman ne düşünüyorsunuz?
Dolabı açıyorum, rol aldığım yüzlerce kaset. Televizyonculuk buza yazı yazmaktır. Önemli olan karşılaştığın insanların aileden biri gibi yaklaşmaları. Allah'a şükür bizi öyle görüyorlar. Kurban rolü de bu imaja uygun.

Oynamayı hayal ettiğiniz bir rol var mı?
Ezber bozmak istiyorum. Aynı şeyleri oynamak değil de aykırı bir şeyi oynamak önemli. Yani bana asla teklif edilemeyecek rolün üstesinden gelmek beni tatmin eder. Ne olursa olsun...

Ankaralısınız, ama izleyiciler sizi Karadenizli rollerde tanıdı...
Bütün şiveleri çok iyi konuşurum. Bu Allah vergisi bir durum. Ama 'Karadenizli oynar' noktasından uzak düşünen cesur yönetmenlerden de görev bekliyorum. Her gün çalışmak zorunda da değilim. Oyuncu olarak elbette kamera karşısında olmak istiyorum, ama her dakika oynamak istemem.

Geçmişe dair kırgınlıklarınız oldu mu?
Yok. Bu işlerin yalan dünya işleri olduğunu bilen biriyim. Entrika başka mesleklerde var, bizde de var. Oyunculukta aç sefil kalan ağabeylerim oldu. Kendi hataları. Bir gece para kazanıyorsun, onu o gece bitirmen şart değil.

Yıllardır oynamadığınız film-dizi kalmadı. Yeter doydum dediğiniz oldu mu?
Bu konuda doyum söz konusu olmaz. Onun tavanı yok. Görünmek hoşuma gider, ama hiçbir zaman ekran budalası olmadım. Çoğu arkadaşım alkolik oldu, yuvası dağıldı.

Sizin için iyi bir karakter oyuncusu deniyor. Bundan rahatsız oluyor musunuz?
Jön olmaktan daha iyidir. İkinci adam olmak avantajlı; çünkü daha çok yer bulursun. Ayrıca benim de başrol oynadığım işler oldu...


Aliye, ikinci baharını yaşamak üzere!..
Doğruluk Ekseni'nde Yakup ve Rüya başarılı bir böbrek ameliyatından sonra ailelerinin bir sürprizi ile karşılaşır. Işıl ise Uğur'dan kızını korumak için düştüğü yerden kalkmak zorundadır. Fikret, hatalarını telafi edemezken, Aliye, yaşadığı kötü olaylardan sonra ikinci baharı yaşamak üzeredir.
SAMANYOLU 19.40

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Serdar Ortaç'tan Türkçe Olimpiyatı itirafı!

SAKARYA ŞİİRİ OKUNURKEN AĞLAMIŞ


Yediden yetmişe herkesi duygulandıran çocukların Türkiye ve Türkçe sevdası izleyenleri adeta büyülüyor.Dünya haritasının neresinde olduğunu bilmediğimiz hatta ismini bile telaffuz etmekte güçlük çektiğimiz ülkelerin çocukları Türkiye'ye gelerek şarkılarımızı, şiirlerimizi seslendiriyor. Yediden yetmişe herkesi duygulandıran çocukların Türkiye ve Türkçe sevdası izleyenleri adeta büyülüyor. İzledikçe duygu seline kapılanlardan biri de ünlü sanatçı Serdar Ortaç. "Eurovision'dan önce Türkçe Olimpiyatları'na destek verin." sözüyle yarışmanın önemine dikkat çeken Ortaç, bu yılki organizasyonda jüri üyeliği yapacak.115 ülkeden 700 öğrencinin katılacağı programın parçası olmaktan büyük gurur duyduğunu söyleyen sanatçı, "Türkçe Olimpiyatları, tarih boyunca gurur duyacağımız yegâne olaylardan biri. Millet olarak yaptığımız en gurur verici şey. Bunun için ne kadar övünsek az." diyor. Türkçe Olimpiyatları'nın günün birinde mutlaka hak ettiği yeri bulacağını ifade eden Ortaç, organizasyonun zaman geçtikçe değerinin artacağına inanıyor.Türkçe Olimpiyatları'yla geçen yıl televizyon aracılığıyla tanışan Serdar Ortaç, çocukları izlerken büyük bir heyecana kapılmış. Moğolistanlı öğrenci, Sakarya Türküsü'nü okurken gözyaşlarına hakim olamamış. Ünlü sanatçı, yaşadığı duygu dolu anları şöyle anlatıyor: "Kamboçyalı bir kız çocuğundan Çile Bülbülüm şarkısını, Moğolistanlı bir öğrencinin ağzından Necip Fazıl'ın mısralarını dinlerken çok duygulandım. Hatta hemen internet siteme ilgili videoları ekleyerek, sevenlerime izlettim. Ancak Moğolistan adına katılan bir kız öğrencinin, Sakarya Türküsü'nü okurken 'Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz, Sen kıvrıl ben gideyim, Son Peygamber kılavuz' dizelerini haykırması, beni kendimden geçirdi. En çok bu sahnede heyecanlandım ve gözyaşlarımı tutamadım."Türkçe Olimpiyatları'nın, dilimizi başarı ile konuşan dünya çocuklarını bir araya getirdiğinin altını çizen Ortaç, bu yeteneklere hayran kalmamanın mümkün olmadığını vurguluyor. "Sakarya Türküsü'nü tüm sevgisiyle okuyan ve bize Türkçe 'merhaba' diyen bu çocukları sevmemek ve söyledikleri karşısında duygulanmamak mümkün değil." ifadelerini kullanıyor. Ortaç, popüler müzikle uğraşan bir sanatçı olarak olimpiyatları çok önemsediğini şu sözlerle anlatıyor: "Olimpiyatlar bizim için çok önemli. Bize özümüzü, büyük ve yüce tarihimizi, hatta Orta Asya'dan Avrupa sınırlarına kadar, yıllarca konuşulan dilimizin büyüklüğünü hatırlatıyor. Böyle güzel bir oluşum karşısında kayıtsız kalmak zaten söz konusu olamaz. Günümüz gençliğinin Türk milletini var eden değerlere sahip çıkması gerekiyor. Gençliğin iyi insan olmak için çok sebebi var. Çünkü bizim Osman Gazi'miz, Mevlânâ'mız, Mustafa Kemal'imiz var. Sevmeyi öğrenmek için çok nedenimiz var."

Doğruluk Ekseni 34.Bölüm

Aliye, ikinci baharını yaşamak üzere!..

Doğruluk Ekseni’nin de bu hafta mutluluklar yaşanıyor. Yakup ve Rüya başarılı bir böbrek ameliyatından sonra ailelerinin bir sürprizi ile karşılaşır. Işıl ise Uğur’dan kızını korumak için düştüğü yerden kalkmak zorundadır. Fikret, yaptığı büyük hataları kolay telafi edemezken, Aliye, yaşadığı onca kötü olaylardan sonra ikinci baharı yaşamak üzere.. Harun annesine sırt çevirerek girdiği günahın bedelini ummadığı kadar ağır ödeyecektir. Oğuz ve Sırma ise imrenilecek bir mutluluk tablosu ile yüzleri güldürerek, gülmeye devam edecek. Doğruluk Ekseni, beklenilen kareleriyle bu hafta Samanyolu Televizyonunda!..

29 Mayıs 2009 Cuma

Türkçe Olimpiyatları Şöleni Cumartesi Altınpark'ta Başlıyor















115 Ülkeden katılımla gerçekleşecek olan 7. Türkçe Olimpiyatları Kültür Şöleni 30 Mayıs Cumartesi günü saat 10:00 da Ankara Altınpark'ta başlıyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara'nın her ilçesinden Altınpark'a ücretsiz servisler düzenliyor. Çok sayıda katılım olacağı beklenen bu şölene sizlerde kayıtsız kalmayın ve oradaki çoşkuyu binlerce kişiyle yaşayın! Ankara'da oturanların Cumartesi sabah 9 da başlayacak servisleri kaçırmaması, o çoşkudan kendilerini mahrum etmemeleri tavsiye edilir.


Kültür Şöleni, 30-31 Mayıs 2009 Tarihlerinde Ankara Altınpark’ta yapılacak.
Yarışmacılar, ülke tanıtım stantları açarak ülkelerinin tanıtımını yapacaklardır.

Yarışmacıları yakından görebileceğiniz bu şölen, Olimpiyatları canlı ve yerinde izlemek isteyenler için bulunmaz fırsat.

26 Mayıs 2009 Salı

Doğruluk ekseni 33. Bölüm Özet..

Yedibahar da aileler karışıyor.Huriye Harun yüzünden evi terk edip huzur evine yerleşiyor.Bunu ögrenen Sevda Harun la nişanı bozmaya karar veriyor.Bu arada Oğuz ve Sırma yeniden nişanlanıyorlar.Sinem ise Işıl ın foyasını ortaya çıkarmak için uğraşırken Haşim sonunda ölümle burun buruna geliyor.Fikret beklemedigi bir anda Işıl ın gerçek yüzünü görüyor.BU DURUMDAN ENDİŞELENEN UGUR KENDİSİNİ KURTARMAK İÇİN İÇLERİNDEN BİRİNİ ÖLDÜRMEK İÇİN HAREKETE GEÇİYOR






































Fragmanı indir

Türkçe Sevgisi 115 Ülkeye Ulaştı

Her sene büyük bir coşkuyla gerçekleştirilen Türkçe Olimpiyatları için geri sayım başladı.

Çeşitli yarışmalar ve ödül töreniyle bir Türkçe bayramına dönüşen etkinlik, 28 Mayıs'ta Ankara Kızılcahamam'da başlıyor. Olimpiyatlar, yeni ülkelerin katılımıyla bu yıl daha da renklendi. İskoçya, İspanya, Gabon, Kuveyt, Liberya, Peru ve Zambiya Türkçe Olimpiyatları'na ilk kez öğrenci gönderdi. Böylece etkinliğe katılan ülke sayısı 115'e çıktı. Bu ülkelerden gelen 700 finalist öğrenci, 14 gün boyunca farklı dallarda Türkçe becerilerini sergileyecek. Gençlerin kendi ülkelerini tanıtacağı 'Kültür Şöleni', 30-31 Mayıs günlerinde Ankara Altınpark'ta yapılacak. Şiirden şarkıya, genel kültürden makaleye kadar 13 dalda büyük çekişmenin yaşanacağı 7. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'na Ankara, İstanbul ve Bursa ev sahipliği yapacak. Dünyanın her köşesinde Türkiye ve Türkçenin tanıtımına vesile olan gençleri TBMM Başkanı Köksal Toptan da ödüllendirecek. Altın madalya almaya hak kazanan öğrencilere, Türk Dili Hizmet Ödülleri'ni Meclis Başkanı Toptan verecek.
Resmî programın bitmesinin ardından sevinç, bu kez Anadolu'ya yayılacak. Geçen yıl 5 ilde başlatılan mini olimpiyatlar, 9 kentte bayram havası estirecek. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Erzurum, Kayseri, Gaziantep ve Kahramanmaraş, farklı coğrafyalardan gelen Türkçe sevdalılarına ev sahipliği yapacak. Tertip Komitesi Başkanı eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam, olimpiyatların 5 kıtada binlerce öğrenciyi Türkçeye özendirmek ve teşvik etmek için yapıldığını söyledi. Her sene daha büyük mesafeler alındığını belirten Sağlam, "Türkçe; sevgi, saygı, barış dili olmaktan da öte, bir bilim ve edebiyat dili haline geliyor." dedi. Olimpiyatlar için sadece bu sene 10 bin başvuru yapıldığını anlatan Sağlam, öğrencilerin finale kalabilmek için bir yıl boyunca ter döktüğünü ifade etti.

Yarışmacıların bir kısmı Türkiye'ye ulaştı. 28 Mayıs'ta başlayacak olimpiyat öncesinde yavaş yavaş gelmeye başlayan ülkeler arasında Nijer, Gürcistan, Moğolistan, Nijerya, Azerbaycan, Kırgızistan, Pakistan, Bosna Hersek, Amerika-New Jersey ve Teksas, Arnavutluk, Romanya, Kırım ve Litvanya bulunuyor. Öğrenciler, olimpiyatlar öncesinde çeşitli aktivitelerde yer alacak, medya kuruluşlarını ziyaret edip televizyon programlarına katılacak. Türkçe Bayramı için bir de tanıtım filmi çekildi. 48 saniyelik film, İstanbul'un tarihî ve doğal güzellikleriyle Türkçe sevdalısı olan dünya çocuklarını buluşturuyor. Müşfik Kenter'in seslendirdiği tanıtımda, farklı ülke çocukları Türkçe konuşuyor ve Türkiye'ye has deyim ve atasözlerini kullanıyor. Olimpiyat boyunca çeşitli medya kuruluşlarında yer alacak reklamın yönetmenliğini Turgut Söğüt, müziklerini ise Yücel Arzen yaptı.

Türkçe, dünyanın sayılı dilleri arasına girdi Tertip Heyeti Başkanı Mehmet Sağlam: Her yıl daha da güzelleşen olimpiyatları Anadolu'ya mal etmek için bu yıl çok sayıda organizasyon yapılacak. Öğrenciler halkımızla bütünleşecek. Türkçemizi dünyada 200 milyon kişinin konuştuğunu düşünürsek, Türkçe giderek dünyanın sayılı bilim, edebiyat, kültür ve barış dili olacak. Şimdiden dünyanın önemli dilleri arasına girdi. Atatürk'ün de vasiyeti olan bu amaç için her Türk vatandaşı üzerine düşen görevi yapmalı.

Olimpiyatlar, bir hayalin gerçekleşmesidir
Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın: Türkçe Olimpiyatları, Türkçenin dünya dili olduğunu kanıtlayan en anlamlı etkinlik. Bugün 87 ülkede en az bir ortaöğretim kurumunda, 46 ülkede özel kurslarda Türkçe öğretiliyor. Toplam 9 ülkedeki yükseköğretim kurumlarında Türkçe eğitim veriliyor. Dünyanın dört bir yanındaki okullardan gelen gençler, 7 yıldır Türkçe konuşarak, yazarak, şiir okuyarak, şarkı söyleyerek yarışıyor. Türkçe Olimpiyatları, bir hayalin gerçekleşmesidir. Bu hayal Türkçenin dünyanın dört bir köşesinde eğitim ve öğretim dili olarak; bilim, kültür ve sanat dili olarak yaygınlaşmasıydı. Türkçenin dünya dili olarak yaygınlaşması, bütün dünyayı kapsama alanına almasıydı. Bir Afrikalının Türkçe şiir okuması, bir Amerikalının Türkçe şarkı söyleyerek yarışması benim için dünyanın en büyük mutluluğu.

Geleceğe daha umutlu bakmamızı sağlıyor

Uluslararası Üniversiteler Birliği Başkanı Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan: 115 ülkeden gelen öğrenciler, Türkiye'yi ve Türk insanını tanıyacak. Âdet, gelenek, görenek ve örflerimizi görecek. Sonrasında dünyanın değişik yerlerindeki ülkelerine dağılacaklar. Bu, Türkçenin dünyaya yayılması ve Türkiye'nin tanıtımı için büyük önem arz ediyor. Dünya barışına katkısı yönüyle ümitlerimizi güçlendiriyor. Geleceğe daha umutlu bakmamızı sağlıyor.

Yarışma, dışa açılan kapımız oldu

Türk Ocakları Genel Sekreteri Hüseyin Erdem: Türkçenin yaygınlaşması ve Türk milletinin değer sisteminin tanınması açısından büyük önem taşıyor. Olimpiyatlar bizim ülke olarak en büyük problemimiz olan tanınma sorunumuzu en kısa yoldan çözüyor. Şimdiye kadar hiçbir proje bu etkinlik kadar Türkiye'yi dışa tanıtamadı. Yarışma, Türkiye'nin dışa açılan kapısı ve penceresi oldu.

115 ülkenin barış elçileri sevginin anavatanında

Türkçe Olimpiyatları Genel Sekreteri Tuncay Öztürk: Bu yıl olimpiyatların içeriği zenginleşti, niteliği arttı. Programları daha fazla kişinin takip edebilmesi için Anadolu'daki etkinlik sayısını artırdık. Dünyanın 115 ülkesinden gelen barış elçilerini, barışın ve sevginin anavatanında sevgi diliyle buluşturmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.

Yarışmacılardan Zaman'a ziyaret

Yarışmacıların bir kısmı dün Zaman Gazetesi'ni ziyaret etti. 13 farklı ülkeden gelen öğrenciler, Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın yönettiği yayın toplantısına katıldı. Akıcı Türkçeleriyle dikkat çeken gençler, olimpiyatlarda sunacakları şarkıları seslendirdi. Grubun, ünlü sanatçı Ertuğrul Erkişi'yle ortak albüm çıkaracağı öğrenildi. NURULLAH KAYA İSTANBUL

Olimpiyatlarda Necip Fazıl unutulmadı

Uluslararası Türkçe Olimpiyatları, vefatının 26. yıldönümünde dualarla anılan 'Şairler Sultanı' Necip Fazıl Kısakürek'i unutmadı. Bu yılki 'makale yarışması'nın konusu 'Türk Edebiyatında Necip Fazıl Kısakürek' olarak belirlendi. Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen üniversite öğrencilerinin katıldığı yarışmanın ön elemeleri tamamlanırken, 15 ülke finale kaldı. Birbirinden önemli yazılar kaleme alan Afganistan, Azerbaycan, Belarus, Estonya, Irak, İran, Kırım, Kırgızistan, Mısır, Özbekistan, Rusya, Tacikistan, Tataristan ve Ukraynalı gençler, Necip Fazıl'ın çileli hayatı, şairler sultanlığına uzanan öyküsü, fikir davası ve gençliğe bakışını anlatıyor. 30 Mayıs Cumartesi günkü finalde Türk üniversitelerinin önde gelen edebiyatçıları jüri üyeliği yapacak. Temayı bir yıl önceden belirlediklerini kaydeden Olimpiyat Genel Sekreteri Tuncay Öztürk, gelen yazıların, Türkçe öğrenen dünya gençliğinin, Kısakürek'i en az Türk gençleri kadar tanıdıklarını gösterdiğini vurguladı. İBRAHİM ASALIOĞLU ANKARA

HACI KEMAL ERİMEZ'E VEFA ÖDÜLÜ

Uluslararası Türkçe Öğretimi Derneği'nin her sene verdiği Türk Dili Ödülleri'nin bu yılki sahipleri belli oldu. Hayatını Türk okullarının kurulmasına harcayan merhum Hacı Kemal Erimez, 'Vefa Ödülü'ne layık görüldü. 'Atatürk Türk Dili Ödülü', Amerikan Senatosu'nda görev yapan en yaşlı üye Robert Byrd'a; 'İsmail Gaspıralı Türk Dili Ödülü' ise TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'e verilecek.

17 Mayıs 2009 Pazar

Doğruluk ekseni 32. Bölüm

Uğur, Oğuz’la kardeş olduklarını itiraf eder.

Ama Oğuz’un sorması gereken çok soru vardır. Uğur, Oğuz’un sorularını cevapsız bırakırken, hain planlarına devam eder...
Bu arada Sinem, Işıl’ın tüm yaptıklarını ortaya çıkaracak olan bir delil elde eder ve onu Oğuz’a verir...
Sırma ise Oğuz’la yeniden bir araya gelecek olmanın hayalini kurmaktadır...
Sinem boşanma günü kararını bildirmek için yola çıkar. Uğur ona engel olmak için işini şansa bırakmayacaktır

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Türkçe neden sevginin dili? Bülent Korucu

Artık ananevi hale gelen bir tatlı telaş yine kendini hissettirmeye başladı. Mayıs ayı ile birlikte Türkçe heyecanı dünyanın dört bir yanında yaşanıyor.
Haziran başında Türkiye'deki finale kalmak için ülkelerdeki yarışmalar ardı ardına yapılıyor. Evet, bu sene 7.si yapılacak olan Türkçe Olimpiyatları'ndan bahsediyorum. Hafta sonu, yarışmaların Kuzey Avrupa finalleri için Danimarka'nın başkenti Kopenhag'taydık.
'Türkçe sevginin dili' derken bir reklam sloganı söylediğimiz zannedilmesin. Bizzat yerinde görünce daha iyi anlaşılıyor. Türkçe sadece bir dil değil. Bir vesile ve vasıta haline geliyor. Kaynaşmanın, iletişimin, birbirini anlamanın, anlamaya çalışmanın aracı oluyor. Türkçe, bir cazibe merkezi gibi. Rengi, ırkı, dini farklı 115 ülkenin çocukları bu yıl final için bir araya gelecek. İnsanlık dışında neredeyse tek ortak noktaları Türkçe öğrenme ve konuşma çabaları. Bunu yaparken yaşadıkları olimpiyat heyecanı ve paylaşılan mekanlar başka hiçbir şekilde sağlanamayacak bir kaynaşma doğuruyor. Kızılcahamam'daki elemeler, bu alışverişin zirve yaptığı yer. Sanki büyük bir sofra açılıyor, herkes heybesinde getirdiğini paylaşıyor. Bir anda kendinizi dünyanın en büyük kültür sofrasının başında buluyorsunuz. Çocuksu samimiyet, bu sofranın gösteriş düşüncesi ile kirletilmesine izin vermiyor. Türkçenin dil bayrağımız olarak yaygınlaşması elbette göğsümüzü kabartıyor. Ancak inanın samimi iletişimin insanlık adına verdiği umut hepsini gölgede bırakıyor. Dünyada Türkçe konuşan, Türkçe düşünen ve Türkçe yaşayan bir nesil yetişiyor. Türkçe, bir hayat tarzı durumuna geliyor.
Okunan şiir veya şarkı unutulduğu zaman duyulan mahcubiyet; alınan moral alkışı sonunda yüze yayılan tebessüm, dereceye giremeyenlerin burukluğunun paylaşılması, başarı karşısındaki sevinç... Öylesine insani bir vasat oluşuyor ki, sadece salondaki binlerce kişiyi kuşatmıyor; medya marifetiyle milyonlarca kişi bu sevgi pınarından testisini doldurabiliyor. Onun için 'sevgi dili Türkçe' ifadesi maharetli bir reklamcının bulduğu iyi bir slogan değil. Şahit olunan ve daha önemlisi bizzat yaşanan bir gerçek.
Danimarka seyahati, bu açıdan epey anlamlı ve duygulu geçti. İsimlerini ezberlemek neredeyse imkânsız. Kâğıttan telaffuzu bile çok zor. Aslında isimlerin çok fazla önemi de yok. Onun için listeden isimlerini yazmak yerine ülkeleriyle ve halleriyle birkaç manzarayı resmetmeye çalışayım. Belki kendi dilini bile henüz tam konuşamayan 5 yaşlarında bir kız çocuğu, "büyümüş de küçülmüş" ifadesinin anlatacağı güzellikte bir parçayla bizleri mest etti. Litvanyalıyla birlikte 'Hasretinle Yandı Gönlüm'ü söyledik. Belaruslu ile 'Veda Busesi'ni mırıldandık, duygulandık. İsveçli 'Üsküdar'a Giderken'le efkarımızı dağıttı. Şarkının sözlerini unuttuğu için yüksek puan veremedik ama Norveçli çocuğun cana yakınlığı müthişti. Böyle bir tasnif olsa kesin birinci olurdu.
Program sonunda jüri başkanının, "Bazı jüri üyeleri kendilerini fazla kaptırıyorlar, alkışlıyorlar hatta gözyaşlarını tutamıyorlar." sözlerinin muhataplarından biri bendim. Program devam ederken bana doğru attığı anlamlı bakışların sebebini de bu vesileyle çözmüş oldum. Halbuki kendimi fazlasıyla sıktığımı düşünüyorum. Hatta jüri olduğuma epeyce hayıflandım. Keşke arkalarda bir yerlerde tadını çıkarabilseydim, dediğimi de şimdi itiraf ediyorum. Bu arada Büyükelçi Mehmet Akat ve Başkonsolos Osman Kocabaş'ın programın başından sonuna kadar bir ev sahibi gibi misafirleri ağırladığını da şükran hisleriyle kaydetmekte yarar var. Avrupa Parlamentosu seçimleri için Danimarka'dan tek Türk aday olarak seçime giren Hüseyin Araç da yarışmanın ağır konuklarındandı.

Türkiye'nin Her Yerinden 'Hasta'ları Var.....

Bugünlerde Ankara'nın Beypazarı ilçesine yolu düşenlerin 'beypazarı kurusu', 'havuç', 'bürgü' ve 'güveç'ten sonra en çok duydukları isim; 'Doğruluk Ekseni' oluyor hiç kuşkusuz.
Diziye ev sahipliği yapan ilçeye özel turlar düzenlenirken, Türkiye'nin dört bir yanından gelen ziyaretçiler sette oyuncularla fotoğraf çektirmek için adeta birbirleriyle yarışıyor. Özellikle esnafın 'Nereden geliyorsunuz?'dan sonraki ikinci sorusu; 'Doğruluk Ekseni için mi geldiniz?' oluyor.

Samanyolu'nda salı günleri ekrana gelen dizi, ilçeyle o kadar özdeşleşmiş ki yayın günü sokaklar boşalıyor. Dizinin iyi karakterlerine sevgiyle bakan halk, 'kötü'leri gördüğü zaman da yolunu değiştiriyor.

Paragöz, evi birbirine düşüren Haşim'i oynayan tiyatrocu Özer Tunca'nın başından geçenler oldukça ilginç. Otele girmek üzereyken yaşlı bir amca önüne çıkar ellerini beline koyar ve 'Hadi evi karıştırdın, şimdi de numaranı bana yap da göreyim.' der. Yine yolda karşılaştığı yaşlı bir kadını saldırmaktan kocası vazgeçirir. Havaların ısınmasıyla birlikte artan turist sayısı bölge halkının yüzünü güldürürken, dizinin çekildiği mekanlar artık oyuncuların adıyla anılmaya başlamış bile.

'Haşim Konağı' olarak bilinen mekanın gerçek sahibi Özer Tunca'nın posterini asıp, konağının reklamını yapmayı bile düşünüyormuş. Beypazarı halkının yardımseverliğini anlata anlata bitiremeyen yönetmen Taner Tunç, 'Set ziyaretleri çalışmalarınızı engelliyor mu?' sorusuna, "Bizi kesinlikle rahatsız etmiyor. Hatta moral oluyor." diyor Doğruluk Ekseni'nde Yedibahar kasabasının köklü ve zengin Adalı ailesinin kendi içinde yaşadığı miras kavgaları, sülaleler arası çıkar çatışması, hayatın içinde var olan birçok sosyal konu ekrana taşınıyor. Reytingini her geçen hafta yükselten dizinin oyuncuları da bu durumdan oldukça mutlu.

İnsanların diziye ilgisi bizi mutlu ediyor

Rahman Görede (Doktor Oğuz): "Daha önce küçük çaplı rollerim olmuştu. Ama ilk kez bir başrolde görev alıyorum. Başlarda rolün gereğini yerine getirip getirememe noktasında çekincelerim olmuştu. Ama sağ olsun ekipte herkes çok yardımcı oldu. Çabuk toparladım. İzleyici de destek verdi. Böyle olunce kendine güveni geliyor insanın. Doktorluk konusunda sıkıntı yaşamamak için, sete gelmeden hastaneye gidip doktorların çalışmaları hakkında gözlemler yaptım. İnsanların diziye olan ilgisi beni mutlu ediyor. Özellikle ziyarete gelenlerin en çok söylediği şey 'abi sizin işiniz zormuş' oluyor. Ben ilginin sadece Ankara çevresiyle sırnırlı olduğunu zannediyordum. Ama İstanbul'da da aynı ilgi var. Bu da dizinin başarısını gösterir."

Rol icabı ağladığımda bile 'Ağlama, gül!' diyorlar

Ayçin Tuyun (Doktor Sırma): "Sırma'yı izleyici çok sevdi. Halk bağrına bastı. İzleyiciye teşekkür ediyorum. Sevgilerini esirgemiyor, dualarını eksik etmiyorlar. Karakteri sevdirdiğim için mutluyum. Ayrıca Beypazarı'na çok alıştım. Buranın halkı, özellikle teyzeler o kadar çok seviyorlar ki kızları gibi davranıyorlar. Sevgi dolular. Rol icabı ağladığım için 'Ağlama artık kızım, gül!' diyorlar.

Bazen rol ile gerçekler birbirine karıştırılıyor

Özer Tunca (Haşim): "Haşim'i özellikle çocuklar çok seviyor. Çocukların sevmesi vücudundaki deformasyon ve hırsından dolayı düştüğü komik durumlar galiba. Eskiden insanlar 'Kötülük yapma!' diye geliyorlardı. Şimdi de 'Haşim Ağa paralar nerede?' diye geliyorlar. Bölge halkı çok sevdi ama bazen rol ile gerçekler birbirine karıştırılıyor."

Kısa ama çok keyifli bir rol

Gafur Uzuner (Kurban): "Kısa ama çok keyif aldığım bir rol 'Kurban.' Normalde uzun bir rol olur ama dönüşü olmaz size. Ancak Kurban, dışı içi doldurulabilecek, bir yığın özelliği barındıran üretken bir rol. İnsanlar önünü ilikliyor ve 'Kurban amca dua et!' diyorlar. Çok iyi geri dönüşler alıyorum karakterle ilgili..."

ZAMAN

Doğruluk ekseni 31. Bölüm

Doğruluk Ekseni 31. Bölüm fragman eklendi

Sinem, ya rol yapıyor ya da gerçekten pişman!...
Doğruluk Ekseni’nde bu hafta gerçekler ortaya çıkıyor. Yakup, Rüya’nın annesinin verdiği tepkiye alınarak, hızla yola çıkar. Rüya, hem özür dileyip, hem de yeniden Yakup’un gönlünü almak için uğraşır ama kırılan kalp uzun süre tamir edilemeyeceğe benzemektedir. Sinem, yaptıklarından pişman olup, Sırma’ya sığınırken, Oğuz’dan boşanmak için gitmesi gereken mahkemeye katılmaması akıllarda soru işareti bırakır. Sinem, ya Uğur ve Işıl’ın sürekli telkinlerine yenilmiş ve yine Oğuz’un peşini bırakmama kararı almıştır ya da gerçekten başı beladadır. Ve Sırma, Oğuz ile yeniden evlilik heyecanı yaşayacağı günleri düşlerken, Uğur hakkında büyük bir gerçeği öğrenmek üzeredir. Yedibahar’ a yeni gelen doktor ya her şeyin güzelleşmesinde yardımcı olacak ya da her şey sarpa saracak. Doğruluk Ekseni, muhteşem bölümüyle Samanyolu Televizyonunda..







































Doğruluk ekseni 31, bölüm fragmanı indir

Bu hallerimi, annemin görmesini çok isterdim

Samanyolu'nda ekrana gelen Doğruluk Ekseni'nde Doktor Sırma karakterini oynayan Ayçin Tuyun, oyuncu olması için annesinin gösterdiği fedakârlığı unutamıyor. Tuyun, "Annem vefat edinceye kadar yalnız bırakmadı. Desteğini hiçbir zaman esirgemedi. Çekimlere bile çoğu zaman birlikte giderdik." diyor.

Reklamlarla başladığı oyunculuğu kısa sürede başrole taşıyan Ayçin Tuyun, nam-ı diğer 'Doğruluk Ekseni'nin Doktor Sırma'sı, 'oyuncu olmama sebep' dediği annesini her fırsatta rahmetle anıyor. Bir buçuk yıl önce kansere yenik düşen annesinin desteğini anlata anlata bitiremeyen Tuyun, "Ailemin tüm fertleri oyuncu olmama destek verdi. Ancak Allah rahmet eylesin, annem beni vefat edinceye kadar yalnız bırakmadı. Çekimlerde hep beraber olurduk. Keşke bugünleri görebilseydi." diyor.

Annesinin şu an yanında olmamasına çok üzülen Tuyun'un oyunculuk serüveni de ilginçliklerle dolu. Lise yıllarında görev aldığı bir reklam filmi, oyunculuk temellerinin atılmasına sebep olur. Çevresinin, özellikle de annesinin ısrarları bir yana, oyunculuğu yapabileceğine kendisi de inanır. Türker İnanoğlu Vakfı'na (TÜRVAK) kaydını yaptırarak bu işin eğitimini almaya karar verir. Beyaz Gelincik ve Kanal 7'de çeşitli TV filmlerinde görev alan Tuyun, Kollama'daki Polis Halime çıkışıyla 'Doğruluk Ekseni'nde başrolü kapar. Polislikten doktorluğa terfi eden oyuncu, 'ilk göz ağrım' dediği Kollama'daki Halime'yi hâlâ unutamıyor: "TV izlemeye çok vaktimiz olmuyor. Ama 'Kollama'ya bakıyorum. Onların daha iyi yerlere gelmesini istiyorum. Emeğim var orada çünkü."

DOKTORLAR, DİZİDE AĞLAMAMDAN ŞİKAYETÇİ

Dizide Doktor Sırma'yı oynayan Ayçin Tuyun, bu meslekle ilgili bilgi sahibi olmasa da doktor tanıdıkları ve dostlarından fikir almayı ihmal etmiyor. Özellikle kendi aile doktorunu arayıp sık sık fikrini soruyormuş. 'En çok ne tür eleştiriler geliyor?' sorusuna, "Çok ağlıyorsun diye eleştiriyorlar. Belki de güçlü bir doktor izlenimi vermediğim içindir. Ama benim yapacağım bir şey yok. Ne yazılırsa onu oynuyorum." şeklinde cevap veriyor. Çekimleri Ankara'nın Beypazarı ilçesinde devam eden 'Doğruluk Ekseni' bölge halkı tarafından da çok seviliyor. Beypazarı'na alıştığını söyleyen Tuyun, "Beni kendi kızları gibi görüyorlar. Sevgi dolular. Sürekli dua ediyorlar. Yüzümün gülmesini istiyorlar." diyor. Taner Tunç'un yönettiği dizide Ayçin Tuyun, Rahman Görede, Gafur Uzuner ve Özer Tunca rol alıyor.

'Doğruluk Ekseni'nde Yedibahar kasabasının köklü ailelerinden Adalılar'ın kendi içlerinde yaşadıkları miras kavgaları ile aileler arası çıkar çatışmaları anlatılıyor. Dizi, hayatın içinde var olan birçok sosyal konuyu da ekrana taşıyor.


Gerçekler ortaya çıkıyor
'Doğruluk Ekseni'nin bu akşamki bölümünde Yakup, Rüya'nın annesinin verdiği tepkiye alınarak, hızla yola çıkar.

Rüya, yeniden Yakup'un gönlünü almak için uğraşır; ama kırılan kalp tamir edilemeyeceğe benzemektedir. Sinem, yaptıklarından pişman olup Sırma'ya sığınırken, Oğuz'dan boşanmak için gitmesi gereken mahkemeye katılmaması akıllarda soru işareti bırakır. Sinem, ya Uğur ve Işıl'ın telkinlerine yenilerek Oğuz'un peşini bırakmama kararı almıştır ya da gerçekten başı beladadır. Sırma, Oğuz ile yeniden evlilik heyecanı yaşayacağı günleri düşlerken, Uğur hakkında büyük bir gerçeği öğrenmek üzeredir. SAMANYOLU 19.40

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Doğruluk ekseni 30. Bölüm

Doğruluk Ekseni’nde heyecan devam ediyor.

Uğur, Sırma’yı kaybetmemek için bu sefer başka planların peşine düşer. Fakat Işıl’ın sakladığı çocuğu ortaya çıkınca ortalık karışır. Planlar aksamaya başlar...
Halime, kızı Sevda’ya çirkin bir iftira atarken, Haşim’in paraları çalınır...
Sinem, Oğuz’u bırakmamak için elinden geleni yaparken, Sırma’nın, Sinem’ e nefreti artar...
Adalı ailesi, Yakup’a kız istemek yola düşer..




Yapımcı
Mustafa Kartal
Yönetmen
Taner Tunç
Oyuncular
Rahman Görede, Ayçin Tuyun, Devrim Parscan, Özer Tunca

Yayın Günü ve Saati
05 Mayıs Salı 19:40

Mesaj yağıyor: Senarist Sırma'yı ağlatma

SEVİLEN OYUNCU İLE SOHBET TADINDA BİR RÖPORTAJ

Mesaj yağıyor: Senarist Sırma'yı ağlatma

Beyaz Gelincik’te hercai kız Ceyhan, Kollama’da kararlı ve güçlü Halime, Doğruluk Ekseni’nde duygusal bir doktor Sırma...

Peki bu birbirinden keskin karakterleri canlandıran Ayçin Tuyun kim ve seyirciler onu en çok hangi karakterde benimsemiş!...

Televizyon ekranlarında sempatik gülüşü ve masum yüzü ile tanıdığımız Ayçin Tuyun, şimdilerde Samanyolu Televizyonunda yayınlanan “Doğruluk Ekseni” dizisinin hep ağlayan ve mutsuz kızı olmuş durumda.

Doğruluk Ekseni de reyting çıtasını gittikçe yükselten, seyircilerini kendine bağlamayı başaran bir aile dizisi. Küçük bir kasabada yaşayan, büyük bir ailenin yaşayabileceği tüm sıkıntıları ele alan bu dizi, özellikle şu günlerde izleyicisini kendine bağlamış durumda.

Diziye gelen olumlu ve olumsuz eleştiriler o kadar sıcak ve o kadar içten ki olumsuz eleştirileri bile okuyunca insan, diziseverlerin bu diziye nasıl bağlandığını çok kolay anlayabiliyor.

Resmi sitede o kadar yoğun bir mesaj trafiği başlamış ki yorumları okuyup, onaylamak bile bir hayli vakit alır hale gelmiş.

Mesajların özü ise şu “Sırma nolur, Uğur’u kabul etme”, “Sinem, artık Oğuz’u Sırma’ya bırak”, “Senarist duy sesimizi Sırma’yı daha ağlatma”, “Sırma lütfen dikkatli ol, Uğur’dan uzak dur”

Seyircinin bu kadar gönlüne taht kuran Sırma karakteri yani Ayçin Tuyun, bu diziden önce de yine Kollama dizisinde Halime karakterini canlandırmıştı. Bir süre sonra senaryo gereği dizide şehit olup, diziden ayrılan Ayçin Tuyun, o günden beri “Ne olur Halime geri dön” mesajlarıyla, sevenleri tarafından Kollama dizisine geri çağrılıyor.

Kollama dizisinde yine başrol oyuncusu ve Yiğit Komiseri canlandıran Orhan Bıyıklı ile dizide, büyük bir sevgi bağı kurup tam evleneceği gün şehit olan Halime karakterinin ardından Kollama seyircileri Yiğit Komiser dizide başka bir kıza yönelince de kanalın resmi sitesini mesaj yağmuruna tutmuş. Sakın Yiğit, Halime’yi unutmasın, başka kıza bakmasın diye. Ve bunlardan dolayı diziden ayrılmasına rağmen Yiğit Komiserin odasında Ayçin Tuyun’un fotoğrafı hep görülmekte. Yani Ayçin Tuyun, Halime karakterini o kadar içten ve yerinde oynamış ki senaryo gereği diziden ayrılsa da, seyirciler onu Kollama dizisinden hala ayırmamış.

Kendini bu kadar sevenlerine kabullendiren, bu kadar seyirci ile arasında mükemmel bağ kurabilen Doğruluk Ekseni’nin Sırma’sı, Kollama’nın Halime’si, Ayçin Tuyun kimdir?

1986 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde dünyaya gelen oyuncu, lise eğitimini Ataköy Cumhuriyet Lisesi’nde tamamlamıştır. 2005 yılında TUR-VAK oyunculuk bölümünden mezun olan Ayçin Tuyun, çekimlerden arta kalan zamanlarında voleybol ve buz pateniyle de ilgileniyor. Gitar ve piyano çalan oyuncu, çok sayıda reklam filminde ve çeşitli kliplerde oynamıştır. Şeytan Sofrası ilk dizi deneyimi olan Tuyun, 2005 yılında Beyaz Gelincik dizisinde boy göstermiştir. Şeytan Sofrası, Ümmü’nün Türküsü, Dağlar Delisi, Terme Çayı gibi projelerde de başarı ile görev almıştır. Dövme sinemasıyla da beyaz perdeleri aralayan Ayçin Tuyun, oynadığı her karakteri yaşayarak oynayan oyuculardan. Onu, Beyaz Gelincik dizisinde zengin ve hercai kız Ceyhan olarak tanımıştık. Daha sonra Kollama dizisinde genç ve kararlı bir polis Halime olarak gördük. Şimdi ise Doğruluk Ekseni’nde ise oldukça duygusal bir doktor karakterini canlandırıyor. Ayçin Tuyun, bu birbirinden keskin karakterleri oldukça iyi ekranlara taşıyor. Ve şimdi Ayçin Tuyun’ den bu karakterleri dinliyoruz.

Seyircilerin sizinle bu denli yakından temas kurması ve sizi bu kadar kabullenmesi karşısında ne düşünüyorsunuz?

Öncelikle bu beni çok mutlu ediyor bende sevenlerimi çok seviyor ve saygı duyuyorum. Hasbıhale çağırıyorlar ancak yoğun çalışma temposundan dolayı onlarla iletişime geçemiyorum, Sormak istedikleri ne varsa doğruluk ekseni sitesinde sorabilirler. Fırsat buldukça bütün sorulara cevap vermeye çalışacağım. Dediğim gibi bu beni çok mutlu ediyor ama beraberinde sorumluluk da getiriyor çünkü işime ve özel hayatımda daha da dikkatli olmam gerektiğini düşünüyorum.

Halime karakteri ile Sırma karakteri arasında benzerlikler buluyor musunuz? Ve hangi karakteri kendinize yakın buluyorsunuz?

Evet buluyorum, İkiside gururlu ve duygusal karaktere sahipler. Halime benim ilk göz ağrım diyebilirim. Halime’nin yeri benim için her zaman daha farklı çünkü her şeyden önce o bir anneydi. Bir anne rolü oynamak benim için çok büyük bir deneyimdi.

Üstelik hem anne hem polis. Sırma da benim için önemli bir karakter. Özünde çok duygusal ne kadar güçlüde görünse o aşık bir kız, akıllı bir doktor.

İkisini de ayırt etmek istemiyorum çünkü iki karakteri de çok severek oynuyorum. Sırma’nın duygusallığını Halime’nin dik duruşunu kendime yakın buluyorum. Ama dediğim gibi Halime benim ilk göz ağrım.

Sürekli ağlamanız sevenlerinizi cidden çok üzüyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Sırma artık gülecek mi?

Sırma’nın gülmesini bende çok istiyorum gerçekten ağlamaktan gözlerim şişti. Ancak Sırma’nın içinde bulunduğu durum onu ağlatıyor ve duygusallaştırıyor. Aynı zamanda kızgınlıkla gurur yaparak zaman zaman hata yapabilecek düşünceleri aklından geçirebiliyor ama tamamen durumlar ve şartlar onu bu yöne sürüklese de Sırma akıllı bir doktor hata yapacağını sanmıyorum. Daha doğrusu bende hata yapmasını istemiyorum.

Kollama dizisinden ayrıldınız ama hala daha seyirciler “ Neden Ayçin Tuyun iki dizide birden oynamadı” diye sorarken, Yiğit Komiserin odasından resminiz hiç eksik olmuyor. Ve Yiğit Komiser başka birine yönelse direk uyarı mesajları geliyor diziye. Bu konu hakkında düşünceleriniz?

Halime ve Yiğit çok uyumlu çiftlerdi. Bu yüzden sevildiklerini düşünüyorum. İki dizide oynamam mümkün değildi. Senaryo gereği Kollama'da Halime’nin ölmesi gerektiği bana söylendiğinde çok üzüldüm. Ama daha sonra Doğruluk Ekseni’nin Sırma karakteri bana teklif edildi ben de Samanyolu seyircisinden ayrılmak istemediğim için kabul ettim.

Birde çektiğiniz klipler sevenleriniz tarafından büyük bir beğeni ile karşılandı, tekrar klip çalışması düşünüyor musunuz?

Birçok sanatçının klibinde rol aldım ayrıca reklamlarda da oynadım, klip ve reklam çalışmalarım tabii ki devam edecek.

İlerde düşündüğünüz sürpriz bir projeniz var mı?

Bir sinema filmi projesi var, yakın zamanda netleşecektir.

Samimi sohbeti için genç ve başarılı oyuncu Ayçin Tuyun’ e teşekkür ediyor, başarılar diliyoruz.
haber kaynağı: http://www.samanyoluhaber.com/haber-146792.html 21.Nisan.2009 10:34:52

Evin işi bitti, ben setteyim

Evin işi bitti, ben setteyim

Ankara Beypazarı'nda çekilen 'Doğruluk Ekseni', bölge halkına, özellikle de kadınlara yeni bir ekmek kapısı açtı. Samanyolu'nda ekrana gelen ve reytingleri her geçen gün yükselen dizide figüran olarak rol alan yerel kıyafetli kadınlar, hem ekrana çıkıyor hem de para kazanıyor.
Her ne kadar emeklerinin karşılığını alsalar da onlar için önemli olan, ekranın kıyısından da olsa görünmek aslında. Dizinin yayınlanacağı günü Türkiye'nin dört bir yanındaki dostlarına haber veren Beypazarılılar, böylece 'şöhretle' tanışma imkânı buluyorlar. Sette küçük çocuğu için uygun bir rol bekleyen babanın söyledikleri çoğunun duygularına tercüman oluyor: "Kars'tan babam aradı. Torununu ekranda görmek istiyor. Ben de burada bekliyorum. Bir kamera önü yürüme işi çıkar diye."
Çeşitli illerden izleyicilerin akınına uğrayan sette izdiham sebebiyle zaman zaman çekimler aksasa da dizinin yapım sorumlusu Mehmet Akyol, gösterilen ilgiden memnun. Ziyaretçilerle tek tek ilgilenen Akyol, "Dizi bölgede çok seviliyor. Bize her türlü kolaylığı gösteriyorlar. Doğruluk Ekseni gerek teknik ekibi, gerek oyucuları gerekse de konusu itibarıyla bölge halkıyla tam bir bütünlük içinde. Zaten bu enerji, Türkiye genelinde reyting olarak ekrana yansıyor." diyor.
Taner Tunç'un yönettiği dizide Ayçin Tuyun, Rahman Görede, Gafur Uzuner ve Özer Tunca rol alıyor. 'Doğruluk Ekseni'nde Yedibahar kasabasının köklü ailelerinden Adalılar'ın kendi içlerinde yaşadıkları miras kavgaları ile aileler arası çıkar çatışmaları anlatılıyor. Dizi, hayatın içinde var olan birçok sosyal konuyu da ekrana taşıyor.
YUSUF BÜLBÜL

3 Nisan 2009 Cuma

26. Bölüm

Doğruluk Ekseni, soluksuz izleyeceğiniz yeni bölümüyle ekrana geliyor.

Oğuz, Sinem’i teslim olması için ikna etmeye uğraşırken, olan bütün olaylar, Sinem’in artık Oğuz’a bağlandığını ve onu bırakamayacağını gösteriyor.
Aliye ise yıkılan yuvasının ardından çocuklarının huzuru için uğraşıyor ama bu o kadar kolay olmuyor.
Aliye’nin yuvasını tekrar kurtarabilecek biri var. Ama oda konuşup konuşmamakta tedirgin.
Işıl ve Uğur’un yolları umulmadık anda kesişirken, Sırma artık son kararını veriyor ve Uğur’u kabul ediyor.
Sevda, Sırma’yı durdurmaya çalışsa da artık her şey Oğuz’un bir hamlesine bağlı..

29 Mart 2009 Pazar

Doktor Tarık film hazırlığında

Doktor Tarık film hazırlığında

Samanyolu'nda perşembe günleri yayınlanan 'Tek Türkiye'nin Doktor Tarık'ı Ozan Çobanoğlu, medyada çıkan ve tartışma konusu olan "Kahramanlık Tarık'a yakışıyor, Polat'a değil" sözüne açıklık getirdi.
'Tek Türkiye' ve tiyatrodaki görevlerinin dışında sinemayla da ilgilenen Çobanoğlu, "Kısmet olursa yaza bir sinema projem var. Benim yazdığım bir senaryo. Tek Türkiye'nin eski ve yeni kadrosundan oyuncular olacak. Ancak, tamamıyla bağımsız, uzun zamandır üzerinde durduğum bir hikâye." diyor.




Çobanoğlu, Necati Şaşmaz için söylediği "Türkiye'nin en iyi oyuncularından değil, ama çaba gösteren, emek veren biri; benim ve birçok genç oyuncu gibi. Daha çok öğreneceğimiz şey, daha çok gidecek yolumuz var." sözlerinin de arkasında olduğunu söyledi. Ne magazinle ne de sansasyonel haberlerle ilgisinin olmadığının da altını çizen Çobanoğlu, şöyle konuştu: "İdealleri olan, kendimi, aklımı sürekli zinde tutan üretmeyi seven, biriyim. Altyapısı olan, kısa yoldan buralara gelmeyen, hep kendisini öğrenmeye ve bildiklerini anlatmaya çalışan, günün birinde oyunculuğunu tüm dünya arenasında göstermek isteyen bir oyuncuyum."

'Tek Türkiye' ve tiyatrodaki görevlerinin dışında sinemayla da ilgilenen Çobanoğlu, "Kısmet olursa yaza bir sinema projem var. Benim yazdığım bir senaryo. Tek Türkiye'nin eski ve yeni kadrosundan oyuncular olacak. Ancak, tamamıyla bağımsız, uzun zamandır üzerinde durduğum bir hikâye." diyor.


Dizide bu hafta

neler olacak?



Çelik Berksoy'un yönettiği, Ozan Çobanoğlu, Sabri Özmener ve Murat Çobangil'in rol aldığı Tek Türkiye'de bu hafta, örgüt Çetin'in elinden kurtulan Yavuz'un peşine düşmüştür. Tarık çeşitli kişilerle görüşerek yardım bulmaya çalışırken bambaşka bir örgütlenmenin kurulduğundan habersizdir. Botan ve Şivan, Yavuz'u öldürmek için köye baskın yaparlar. Şehmuz bu baskında tarafını belli ederek teröristlerden yana olur. Samanyolu / 19.40

Güllerin Efendisine 100 Milyon Salavat-ı Şerife

Güllerin Efendisine 100 Milyon Salavat-ı Şerife

20 Nisan 2009 Günü akşamına kadar 100 Milyon Salavat-ı şerife okumayı ve okutturmayı planlayan site yönetimi, "Şuana kadar 35 milyon adet okumuş durumda. 20 Nisan'a kadar geriye kalan 65 Miyon adette eriyecektir inşeallah" açıklamasında bulundular.

Bunula birlikte;
Yine yaklaştık kutlu mevsime... O kutlu Efendi'nin (SAV) teşrifini kutlayacağımız zaman dilimine... Nesirlerimizde O'nu (SAV) anlatalım... Şiirlerimizdeki "Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım" kahramanı O (SAV) olsun... Sanat ve teknoloji ile Efendimizi anlatalım... Samanyolu Fanları olarakta Güllerin Efendisi (SAV) tekrar gönüllere ve dimağlara sunalım...




15 Mart 2009 Pazar günü başlayacak olan dört kategorideki yarışmalarımız, 15 Nisan 2009 Çarşamba akşam sona erecektir. Seçici kurullar eserleri değerlendirdikten sonra derece girenler 20 Nisan günü açıklanacaktır.



Yarışma Kategorileri;
-Güllerin Efendisine Mektup Yarışması
-Güllerin Efendisine Şiir Yarışması
-Güllerin Efendisine Banner Çalışması Yarışması
-Güllerin Efendisine Multi Medya Çalışması Yarışması
-Power Point, -Video

Eserlerinizi en geç 15 Nisan 2009 Çarşamba gününe kadar yonetim@samanyolufanlari.com adresine gönderebilirsiniz...

Dereceye giren çeşitli hediyeler verilecektir... Ayrıntılı bilgi için
http://www.samanyolufanlari.com/forum/viewforum.php?f=107

28 Mart 2009 Cumartesi

Doğruluk ekseni 25.Bölüm

Kasabanın yeni gelini...

Doğruluk Ekseni'nde kasabaya yeni bir gelin geliyor. Aliye, şahit olduklarından sonra Fikret'e boşanma davası açmıştır. Işıl kasabayı terk etmek istese de Fikret onu bırakmamaya kararlıdır...
Bu arada Sıdıka, gelini Aliye'ye eve dönmesi için yalvarmaktadır. Aliye Fikret'i affedemeyeceğini söyler...
Oğuz ise Sırma'yı affedememektedir. Sırma'nın yaptığı uygunsuz tavrı sindirememektedir. Sırma ise olanlardan hala Sinem'i suçlu görmektedir. Fakat Sinem çok zor durumdadır. Firdevs ölmüştür ve hapse girmesi gerekmektedir. Bu durumdan kurtulmak isteyen Sinem başına olmadık işler açarken, Fikret bir karar verir ve ailesine yeni gelinlerini getirir. Aliye ise o sırada eve geri dönmeye karar vermiştir

21 Mart 2009 Cumartesi

Doğruluk Ekseni 24. Bölüm Özeti






Olanlardan Sinem’in suçsuzluğunu ispat edebilmesi için Firdevs’in yaşaması gerekmektedir.
Oğuz, Firdevs’in hayatını kurtarmak için elinden geleni yaparken
Oğuz’dan bir cevap alamayan Sırma, Uğur tarafından rahatsız edilir.
Sırma yaptıklarına pişmandır ama geri adım da atmaz.
Bu arada Fikret, eski günlerine dönmek üzeredir. Işıl’la sık sık görüşmeye başlar.
Aliye ise Fikret’e müjdeli bir haber verir.
Artık her şey çözülmesi zor bir düğüme dönüşmektedir.






Mehmet alp sunaoğlu ''Uğur''

21. Bölümde dizimize yeni katılan oyuncu Mehmet Alp sunaoğlu-Uğur karakteri :














Kasabaya Yardıma gelen yolunu şaşırmış bir yabancı mı yoksa Adalıların kayıp bir yakını mı? bu eleman ne iş?diziye yeni bir soluk mu katacak yoksa Doğan kötüsünün, kötülük saltanatıını mı devam ettirecek.. diyorum ya, şu an hepsi bir sır.. Yarını bekleyeceğiz galiba? değil mi?Senarist ve yapım ekibi benimle bu konuyu paylaşmadığı için : SIR


Sırmayı niçin şaşırtmaya çalışıyor? Bu karakter hakkında ne düşünyorsunuz..?
Uğur karakteri eksene uğursuzluk mu getirecek?

hepsi çok yakında Doğruluk ekseninde..






Kelebek Filmi Uçmaya hazır

Geri sayım başladı !
11 Eylül terör saldırılarını konu alan Kelebek, seyirciyle buluşmak için geri sayıma girdi.Yönetmen Cihan Taşkın’ın ilk sinema filmi çalışması Kelebek 1 Mayıs’ta beyazperdede sinemaseverlerle buluşmayı hedefliyor. Çekimleri İstanbul, Afganistan ve Güneydoğu’nun çeşitli illerinde gerçekleştirilen film son zamanların en çok konuşulacak filmlerinden biri olmaya aday.Caner Cindoruk, Deniz Bolışık, Volga Sorgu, Serhat Yiğit, Amerikalı oyuncu Meredith Orolow’un yanı sıra Karayip Korsanları, Cennetin Krallığı gibi dev Hollywood prodüksiyonlarından ve son olarak Kurtlar Vadisi Irak filmlerinden hatırladığımız Ghassan Massoud’un başrollerini paylaştığı film’in vizyon tarihi 1 Mayıs.
Filmin görsel dilinin oluşturulabilmesi için senaryonun amaca hizmet eden dokuz sayfası seçildi ve tamamen farklı oyuncularla, muadil mekanlarda çekimler yapılıp montajlandı. Elde edilen demo üzerinde bir hafta boyunca çalışıldıktan sonra tek karesi kullanılmadan imha edildi. Yaklaşık bir ay boyunca senaryoya uygun bir cam atölyesi arandı. Aramalar sonuç vermeyince 17 kişilik bir ekip tarafından 13 gün gece gündüz çalışılarak Kuzguncuk'ta boş bir arsaya inşa edildi, dekorasyonu için toplanan malzemeler 10 dan fazla yerden getirildi. Ekip burada iki gün çekim yaptı.Filmde El Kaide terör örgütünün kampı olarak görünmesi gereken Bazda Mağaraları 20 kişilik teknik ekibin 10 gün çalışmasıyla kamp haline getirildi. 10 günlük hazırlık ve 13 gün süren çekimlerde tüm ekip çöl ikliminin ne olduğunu; gündüz 40 derece gece ise 0’a yakın sıcaklıklarda gördü. Projede Afganistan, Türkiye ve ABD çekimleri için 900 civarı figüran kullanıldı. 700 kişilik kostümlerin bir kısmı özel olarak Afganistan'dan geldi ve tüm kostümler atmosferin gereklerine göre eskitilme aşamasından geçtikten sonra oyuncularla buluştu.Çekimler için İstanbul, Afganistan ve Güneydoğu'nun çeşitli yerlerinde setler kuruldu, bazı mekanlar sıfırdan inşa edilmek zorunda kalındı. ABD sahneleri için İstanbul'un farklı semtlerinde özel green box setler kuruldu.Gerek çekimlerden önce gerek çekimler sırasında ABD, Meksika, Afganistan, Suriye, Azerbeycan, İstanbul, Şanlıurfa, İzmir, Adana, Gaziantep arasında hava ve kara yolculuğu yapılarak 600.000 km'den fazla yol katedildi. Filmin müzikleri için; Emmy, Grammy ve Oskar başta olmak üzere pek çok saygın ödül almış eserlerin üreticisi Brian Keane' e ait Newyork' taki Brian Keane Music Stüdyolarıyla anlaşıldı.Ayrıca Ömer Faruk Tekbilek ile anlaşma sağlandı. Üç ay içerisinde ekip 42 iş günü çalıştı.Filmin görüntü yönetmenliğini NFA (New York Film Academy) Öğretim görevlisi Demien Barba üstlendi.11 Eylül terör saldırıları sonrası doğu ve batı arasında hızla tırmanan gerilime Mevlana öğretisiyle çözüm arayan film kimsenin söyleyemediğini söyleyecek. Hiçbir taraf tutmayan film tartışmaları da beraberinde getirecek. Yönetmen Cihan Taşkın “Şu noktada mütevazılık yaparsam, ekibe haksızlık etmiş olurum: Bence Kelebek, bugüne kadar alıştığımız yerli film standartlarının üstünde bir iş oldu diyebilirim. Hikaye Türkiye’den yola çıkıyor ama dünyanın her tarafında ilgiyle izlenebilecek bir film yaptığımızı düşünüyorum” dedi. Oyuncu Ghassan Massoud ise “. Kelebek etkisi hikayesini bilirsiniz. Dünyanın neresinde olursa olsun bir kelebek kanat çırparsa yavaş yavaş o dalga büyür, fırtınaya neden olur. Ancak bizim ‘Kelebek’imizin bir farkı var; o fırtınaya neden olmuyor, tam tersine kanatlarını açıyor ve fırtınaya karşı koyuyor” diyerek filmi kendi diliyle anlattı. Film Türkiye ve Amerika ile birlikte Avrupa ve Arap dünyasında da eş zamanlı vizyona girecek.Kelebek filmiyle ilgili detaylı bilgiye www.filmkelebek.com adresinden ulaşabilirsiniz.

18 Mart 2009 Çarşamba

SamanyoluFanları aylık bülten..

Samanyolufanlari.Com sitesinin her ay yayınlanan Aylık Bültenini Okudunuz mu?



14 Mart 2009 Cumartesi

23. Bölüm Özeti














Doğruluk Ekseni’nin bu haftaki konusu şöyle;

Sırma Oğuz’a bir şans daha veriyor.Fakat bunun için ağır bir şart öne sürüyor. Oğuz , Sırma’nın şartını nasıl yerine getireceğini düşünürken, Firdevs Sinem’le savaş veriyor.Sinem ise kendisine yapılan kötülüklerinin sebebini sadece bir ağaçtan öğreniyor. Sinem büyük şok yaşarken Firdevs, oğlu için Sinem’in hayatını tehlikeye atıyor. Bu arada Uğur planlarına devam ederken, Sırma’nın aklını karıştırıyor ve ona değerli bir hediye veriyor. Bu hediye Oğuz ve Sırma arasında geri dönülmez adımların atılmasına neden oluyor. Adalı ailesi ise Sinem ile ilgili büyük sırrı öğreniyor. Fragmanı indir

7 Mart 2009 Cumartesi

Doğruluk ekseni 22. Bölüm

SIRMA İLE OĞUZ KAYIP

Küçük bir kasabada yaşayan köklü bir ailenin hikayesinin anlatıldığı Doğruluk Ekseni, bu hafta yeni bölümüyle ekrana geliyor. Hastanede yaralı olan Sinem, Sırma’ya gerçeği anlatmak için elinden geleni yapar ve onunla konuşma fırsatını sonunda bulur. Sırma Sinem’in anlatacaklarını dinler ve ardından Oğuz’la beraber bir görev için yola çıkarlar fakat o gün bir daha geri dönmezler. Halime türlü oyunlarına devam edip Harun’u da ailesinden koparmaya çalışırken Sırma’nın eve dönmediğini ve Oğuz’la birlikte olduğunu öğrenince herkesi telaşa verir. Oğuz ve Sırma kaçmıştır. Adalı ailesi silahlarına sarılıp onları bulmak için yola çıktıklarında şoke olacakları bir manzarayla karşılaşırlar.

fragmandan kareler..


4 Mart 2009 Çarşamba

7. Türkçe Olimpiyatları







Yüzlerce bayrak. Türk, Amerikan ve Teksas bayrakları...
3 bin kişilik bir salon. Dörtte üçü dolu. Büyük kısmı çocuklardan oluşuyor. Yüzlerce bayrak.
Türk, Amerikan ve Teksas bayrakları...


Bu Harmony okullar zincirinin Teksas'taki 19 okulunda gerçekleşen yarışmalardan süzülüp gelen ekiplerin final yarışması.Mini Türkçe olimpiyatı.Türkiye'de yapılacak olan büyük Türkçe Olimpiyatı'na hazırlık.Üç dalda yarışma olacak. Biz de, Bugün'den Genel Yayın Yönetmenimiz Erhan Başyurt, Sabah'tan Mahmut Övür'le birlikte 14 kişilik jüri içerisindeyiz.Şiir, şarkı ve folklor.Necip Fazıl'dan Çile ile başlayıp, Ömer Lütfi Mete'nin Gülce'si, Arif Nihat'ın Bayrak'ı ile ve Bedirhan Gökçe'nin Sokak Çocuğu ile devam eden şiirler...Teksas'ta...Sonra şarkılar geliyor. Cancana, Gurbet, Karahisar Kalesi ve Gesi Bağları... Amerikalı çocuklardan tamamen Türkiye'ye has sesler...Ardından bir folklor şöleni... Kafkas'ı, Giresun oyunları ve Silifke ile...Salon çığlık çığlığa... Her grup çıktığında, salonu dolduran aynı okulun çocuklarının heyecan dalgası çığlıklara yansıyor.Düşünüyorum:Acaba Türkiye, başka hangi programla, dünyanın bilmem hangi coğrafyasında binlerce çocuğun elinde kendi bayrakları yanında ay-yıldızlı bayrağı taşıtabiliyor?Burası Teksas'ın en büyük şehri Houston.Bu süreçte daha başka yüzü aşkın ülkede, böyle manzaralara tanık olmak mümkün. Orta Asya'dan, Rusya'dan, Afrika'nın en uzak bölgelerinden Amerika'ya kadar...Bu hareket, başka ülkelerde de Türk okulları açıyor. Amerika'da başka bir okul türü içinde çalışıyor.Charter (Çartır) okulları...Eğitim kadrosunu kurucuların oluşturduğu, öğrenim ücretini devletin ödediği bir sistem bu. Türkçe, İspanyolca gibi seçmeli bir dil ve ilginç, genelde öğrencilerin yüzde 50'si seçmeli dil olarak Türkçe'yi tercih ediyor.Teksas'ta böyle 19 okul var, tüm Amerika'da 200'e yakın.Şu andaki uygulamada, 5 yaşından, ana okulundan alınıyor ve ilköğretim sonuna kadar okutuluyor. Lise öğrenimi de yakında devreye sokulacak.Okulların başarısı gittikçe kanıtlanıyor ve bu, okullara ilgiyi artırıyor. Bu sene açılan bir okula, hiçbir tanıtım çalışması yapılmadan 3 bin kişi müracaat etmiş. Oysa kontenjan 300 kişi...Tercih sebebi ne?Amerika'da liseye kadar olan eğitim döneminden matematik ve fen derslerinin genelde çok zayıf olması.Bu okullar bu alanda fark oluşturuyorlar.Bir de "öğretmen" unsuru.Bu okulların öğretmeni başka.Bu öğretmenler gittikleri bütün coğrafyalarda fark oluşturdular. Ama Batı ülkelerinde daha bir fark oluşturdular.Batı'da aileler çocuklarını alıp götüren savruluşlardan şikayetçi. Her tür uyuşturucu ve öteki kötü alışkanlıkların getirdiği savruluşlardan.Bu öğretmenler, kısa sürede öğrenci ile kurdukları iletişimle, çocukları genel toplumsal savruluşun dışına taşımayı başarıyor.Ve bir de matematik vs. alanlarında yapılan olimpiyatlarda gösterilen başarı...Henüz üniversite çağında öğrencileri yok ama oraya doğru yürüyorlar ve o alanda başarıyı hedefliyorlar.İyi insan ve başarı birleşince, ilgi odağı olmakta gecikmiyorsunuz.İşte bu... Houston'daki manzara bunun eseri.Şimdi tüm dünyada böyle bir Türk canlılığı var.Önemli olan, gittikleri yerlerde yadırganmayan, yabancılık tepkisine maruz kalmayan, çevre ile iletişimi (Bunun adı diyalog) gerçekleştirmiş bir Türk canlılığı bu...Öğretmenler genç insanlar.Çoğu 30'lu yaşlara varmamış henüz.Kişilikleri ile bu çok farklı toplumlarda, insani bir damara hitap etmeyi başarmışlar. Ortak payda, bizim insanımızın kişiliğinde somutlaşan insanlık ortak paydası.Türk olarak oradasınız, o kimliğinizle sergilediğiniz insani değerler ilgi ve güven odağı haline gelebiliyor.Bizimle ilgili negatif propagandaların rahatsız edici boyutta olduğu zamanımızda, üstelik bu negatif propagandanın en etkin biçimde uygulandığı Amerika'da, bu pozitif hamleden mutluluk duymamak mümkün değil.Üstelik hareket, Houston'da bir de Turkuaz Kültür Merkezi açmış.Bizim de misafir edildiğimiz kültür merkezi, kültürel varlığımızın bu coğrafyaya taşınmasında çekirdek bir hizmet ünitesi olmaya aday.Harmony eğitim kurumları ve Türk Kültür Merkezi, bir yandan Amerikalı çocuklara Türkçe'yi ve onunla bağlantılı olarak Anadolu'da boy salan kültür değerlerini aktarırken, bir başka hayati görevi daha ifa ediyor.O da şu:Bugün artık Amerika'da da, Avrupa'da da, dünyanın başka ülkelerinde de çok sayıda Türk aile var.Peki bu ailelerin çocukları kendi kültür varlıkları ile nasıl tanışacaklar? Daha önemlisi kendi dillerini nasıl öğrenecekler?-Evet, çocuklarımız Türkçe'yi unutuyor.Bu, Türkiye'nin dışında yaşayan ailelerin Şark'tan garba en önemli problemi.Aileler veremiyor, yaşanan ülkelerin okulları vermiyor, sonra...Sonrası kendi kültürüne yabancılaşan çocuklar...--Bu okullarımız, Türk ailelerin çocuklarının Türkçe'yi kaybetmemeleri için büyük önem taşıyor.İlginç bir durum da şu:Misafir olarak kaldığımız Turkuaz Kültür Merkezi'nde cumartesi günü, Boşnak çocukların bir sunumu vardı. Öğretmenleri onlara diyelim bir çocuk oyununu öğretmiş, o gün velilere sunum yapacaklar.Boşnak çocuklar.Bunu Ahıskalı çocuklar için de yapıyor Kültür Merkezi.Yani, bir kültür coğrafyasının ortak çatısı oluyor.Bunların ne kadar önemli olduğunu, oradaki ailelerin duygularına tanık olduğunuzda daha iyi anlıyorsunuz.5 kıtada koşanlar, dedim başlıkta...Öğretmen boyutunu anlattım.Ama onlar yalnız değil.Biz orada iken, Kayseri'den, Adana'dan da işadamları grubu orada idiler.Houston'daki çalışmaların başlangıcında katkıda bulunmuşlar. Hizmetlerde ilk tuğlalar onların himmeti ile bulunmuş.Gelmişler, okulları gezmişler, başarılara tanık olmuşlar, dönerken gözlerinin içi gülüyordu.Bu hareket, Türkiye'nin canlılığı dedim.Türkiye, bizi kimse sevmiyor, diye ağlamıyor."Türkiye'yi tanımak istiyorsanız, işte onun erdemli dünyası..." gibi bir iddia var bu harekette.Denize bir şekilde atılmış ve yüzmeyi öğrenmiş bir insan varlığı söz konusu burada Türkiye adına...Houston'da, Amerika'da iş yapan Türk işadamlarıyla da tanışma imkanımız oldu.Amerikan ordusunun bazı ihtiyaçlarını tedarik eden bir şirketin yöneticisi genç bir insan, Atilla Bey, mülk alım satımında bölgesinin en etkin ismi haline gelmiş bir başkası (Engin Bey), işadamları derneği bünyesinde hizmet veren Ertuğrul Bey, adeta "Burada neden daha çok yokuz?" isyanını seslendiriyorlar."Şu kriz döneminde Zorlu, Koç, OYAK neden gelip de, bu alanın, dünyada tanınmış ama şu anda zorluklar yaşayan şirketlerinin bir miktar hissesini almaz?" diye soruyorlar.Burada çalışınca, bu iklimin kıran kırana şartlarına karşı şerbetlenince ve koca Amerikan ekonomisinin, sonunda gelip dayandığı derin krize tanık olunca, sanki, sistemin sorunlarını baştan ayağı çözümleyen filozofça bakışlara sahip olmuşlar. Yani iş, Türkiye'den bakınca başka görünüyor, Amerika'dan, Rusya'dan, Afrika'dan, yani global pencereden bakınca başka görünüyor.Suudi Arabistan gezimizde, işadamlarının Arapça sıkıntısı dile getirilmişti, burada bir başka dil, İngilizce sıkıntısı dile geliyor. Global oyuncu olmamak için hiçbir sebep yok. Ama dünyada oyun kuracak ve adım adım onu icra edecek kadar dil sahibi olmak şartıyla...Bunları görünce, dünyanın geleceğine dönük umudunuz artıyor.Türkiye, Afrika'da kurban kesti. Kuyu açtı. Katarakt ameliyatları ile Afrikalı çocukların gözlerini açtı.Türkiye Açe'ye gitti.İran'a, Pakistan'a gitti.Türkiye, Avustralya'ya, Brezilya'ya, İngiltere'ye gitti.Türkiye'nin evrenselle akrabalığı var.Yazının sonunu şöyle bağlamak istiyorum.-5 kıtada, iyilik üzerine olsun da, hangi saikla olursa olsun, koşanlara selam...

7. türkçe olimpiyatları hakkında gelişmiş bilgileraşağıdaki başlıklardan ulaşabilirsiniz.. :

7. Türkçe Olimpiyatları
7. Türkçe Olimpiyatları Müzikleri
7. Türkçe Olimpiyatları videoları
7. Türkçe Olimpiyatları 2009

1 Mart 2009 Pazar

Doğruluk Ekseni'nin Üzerinde Bulunduğu Eksen

Vaktiyle "zordur doğruluk ekseninde yaşamak" demiştik...ve sonrasında bölümler ilerledikçe,işler doğruluk uğruna ölüm-kalım savaşına dönüştükçe bunu daha da iyi anladık...Ama yinede merak ettik bir insan sırf doğruluk adına ölümü nasıl göze alır diye?Bilhassa sevdiği dostve akrabalarının yüzde doksandokuzu da zihayatken...Daha hayatının baharındayken...ve yaşamayı hayal ettiği nice dünya güzellikleri varken...Öylesine geçerli bir akçesi olacak kibunların hepsini elinin tersiyle bir kenara itip ölümü bile yeğleyebilsin...İşte Oğuz'da biz bunu gördük sezon ortasında...Doğru bildiği bir hakikat uğruna sevdiğinden bilevazgeçti...Rabbisinin sevgisiydi,rızasıydı tek derdi...ve Harun Reşid'in veziri Vermeki Cafer'insultanına dediği gibi "Ben malını-mülkünü istemem hünkarım...Zira sen benim olursan her şeyinbenim olur" dedi ve yalana dolana başvurmadan ölüm pahasına da olsa kararını verdi..Dosdoğru olmak,İki Cihan Serveri'nin (SAV) "Bir mümin korkak olabilir..Hatta cimri de olabilir...Ama asla yalancı olamaz” fermanını emir telakki edip,yalanın en küçüğüne bile "Beyhudeyorulma! Kapılar sürmeli..." diyebilmek ve bu yolda azm-u cezm-i kasdeylemek herkesinharcı değil...Bir yalan için "İmanıma halel geldi mi acep?" diye endişe etmek herkesin harcı değil...Öylesine sağlam bir temeli,öyle sağlam bir karakteri ve bu blokaj üzerine de öylesine kamilbir imanı olacak ki Efendisinin doğruluk ekseninde dosdoğru bir biçimde yol alabilsin.."Yalan"kelimesinin ne olduğunu bilmeden,böyle bir şeyin varlığından dahi haberdar olmadan ölebilsin...Başta emanet edilen bir sırrın ifşasıyla Oğuz ve ailesinin başına gelmeyen kalmadı nerdeyse...Halbuki gerek Annesi,gerek babası,gerekse de kendisi dosdoğru insanlardı...Bir de baştanazar-ı itibara alınmayan bir hak dostu tavsiyesi imtihanı nasıl da çetrefilleştirdi...Bu da meseleninapayrı bir yanı...Kolay değil işte...Rabbim başta bu yazıyı yazan kapıkuluna ve cümlemize doğrulukekseninin üzerinde bulunduğu iman ekseninde yürüyebilmeyi,dolanabilmeyi nasip etsin inşallah...